Atalarımızın sözlerine uyarak…
‘Ayağınızı yorganınıza göre uzatın!’
‘Azıcık aşım, ağrımaz başım’, deyin!
Hz Mevlâna gibi düşünüp ‘soframda bir dilim kuru ekmek, bir tas ekşi ayran olduktan sonra, kim demiş şahlara muhtacım’ deyin ve kuru etmekle ekşi ayranla karnınızı doyurun, kimseden borç almayın!
Ve mutlaka Şeyh Sâdi’ye kulak verin:
‘Eksik olsun zilletle elde ettiğin yemek!
Tenceren kaynıyor, şerefin devrilmiş.’
Evet, üç günlük dünya saltanatı için, kimseden borç almayın!
Çünkü alacaklının o alacağını ne zaman, nerede, nasıl alacağı bilinmez.
Alacaklı o alacağını herkesin önünde ister.
Bu herkes kendi mahallen, kendi kasaban, kendi şehrin değil, içinde yaşadığın bütün ülke yani 85 milyon da değil, bütün dünyadır.
Yani alacaklı alacağını insan gibi istemez; bileğini bükerek, tükrüğünü yalatarak, kustuğunu yedirerek ister.
Bir başka ifadeyle, alacaklı borçlusuna ‘caka sattırmaz’, çalım attırmaz, yatağında rahat yattırmaz!
Çünkü borçlunun tasması alacaklının elindedir.
Alacaklı o tasmayı istediği zaman, istediği yerde, istediği biçimde çeker; boynun acıyormuş, burnun sürtülüyormuş, şerefin ayaklar altına alınıyormuş, hiç bakmaz ve borçlusunu ‘tıpış tıpış’ peşinden sürükler.
Ve ‘ hiç merak etmeyin, taşları yerine oturacak’ der ve borçlusunu istediği yere oturtur.
Öyleyse mi?
Siz siz olun, atalar sözüne uyun ve ‘kendi yağınızla kavrulun’ ki, herkesin önünde böyle ‘hor ve hakîr’ olarak savrulmayın!