On bir ayın mahsulünü hasat, hasadını harman etme zamanıdır.
Farz-ı ayn olarak bilinen
Bizzat yapmamız gereken ve dinimizi ayakta tutan
Müslüman oluşumuzun alamet-i farikası olarak kabul edilen Namaz ve oruç gibi ibadetlerimizi yıl içinde çoğaltırken
Kur’an’da defalarca namazla birlikte dile getirildiği halde
Yıl içinde hiç aklımıza gelmeyen
Zekâta da nihayet sıranın geldiği aydır Ramazan…
Namazın borç olarak kabul edildiği…
Özellikle gençlik yıllarında kılınmayan/ kılınamayan namazların, dizlerin büküldüğü, bellerin dikilmediği yaşlılık zamanlarında, kaza namazı adı altında titizlikle iade edildiği…
Şu veya bu nedenle tutulmayan/ tutulamayan oruçların karşılığının
Yaşanan hayat hiç dikkate alınmadan
Diyanetin belirlediği en düşük bedelden fidye olarak ödendiği halde…
Vaktiyle verilmeyen/ verilemeyen zekâtlar hiç hesaba katılmaz.
Kimi istisnalar olsa da
“Benim şu kadar zekât borcum var” benzeri bir ifade en takva geçinen bir Müslümanın ağzından asla duyulmaz.
Oysa zamanında yerine getirilmeyen ve farz-ı ayn olarak bilinen bir ibadet
Allah’a cc karşı borç olarak ifade edilirse…
Allah’a cc karşı borç olarak ifade edilmesi gereken ilk farz-ı ayn zekâttır.
Müslüman!
Şu kutsi hadisten ne anladığını bana söyler misin?
“Ey Âdemoğlu!
Hastalandım da beni ziyaret etmedin.
Ey Âdemoğlu!
Senden yiyecek istedim, beni doyurmadın.
Ey Âdemoğlu!
Senden su istedim, bana su vermedin!”
Bu kutsi hadis senin elini cebe götürmüyorsa…
Söyler misin, kıldığın namazın, tuttuğun orucun kime ne faydası var?
Müslüman!
Ramazan ayında muhasebeni yap ve kendini kandırma!