Paranın muhafazasının karşılığı faiz değil komisyon yani hizmet bedeli olmalıdır. Bir başka deyişle bankalar kişisel tasarrufları güvenlik altında tutmanın karşılığı olarak faiz şeklinde ödeme yapmak yerine bir taraftan tasarrufları güvenlik altında tutma bir tarafta da riski üslenmenin bir karşılığı olarak tasarruf sahiplerinden komisyon almalıdır. İlk zamanlarda böyle idi zaten… Zaman içerisinde kasada tutulan paranın başkalarına borç verilmeye başlamasıyla faiz müessesesinin temelleri atılmıştır.
Paranın işletilmesi ise ayrı bir süreçtir. Kapitalist sistemde paranın işletilmesinden ziyade paranın satışı söz konusudur. Paranın işletilmesi mal ya da hizmet şeklinde piyasada karşılık oluştururken, paranın satışında böyle bir karşılık olma zorunluluğu yoktur. Mal ya da hizmet karşılığı olmadan paranın satılması, borç verenler bakımından daha cazip olduğundan, zaman içerisinde bankaların verdiği borçlar asıl işlevi olan reel sektör yatırımlarından uzaklaşmıştır.
Kapitalizm, sermayeyi belli kesimlerin elinde toplayarak daha organizeli şekilde üretim ve yatırıma aktarılması yanında geniş bir işçi kesiminin oluşmasına neden olmuştur. Faydalı gibi gözüken bu durum işçi statüsüne indirgenen geniş halk kitlelerinin kendilerine güveni ortadan kaldırır. Zira sermaye kesimi ile işçi arasındaki gelir ve statü uçurumu fiili sosyal tabakalaşma yanında, oluşan bağımlılık nedeniyle çalışanları (fiilen) köleleştirmektedir. İkili bir yapı vardır yani… Bir taraftan işçinin geçimini sağlayan sermayedar, diğer taraftan onun varlığı için gayret gösteren işçi… Bunlar birbirini besler ve diğerinin vazgeçilmezi haline dönüşmüştür. Ancak kontrol sermayedardadır. Devletin sağladığı güvenceler patronlara karşı pek az etkilidir. Zira patronların ekonomik gücü çoğu zaman politikacıları da etkisi altına alır. Bunun istisnası, yani organize işçi hareketleri ve politikacıların patronlara hükmetmesi ise sadece bir istisnadır.