"O'na Mecnûn derler ki, vird-i ezber etmiş Leylâ'yı.!!!"

Varlıklı bir âilenin tek erkek çocuğuydu Kays.!
Her nasılsa yakın köylerin birinde yaşayan kara kuru, sıska, çelimsiz bir Türkmen kızını görmüşdü.

Adı Leylâ idi. Ne oldu ise, işde o anda olmuşdu?
Hani bir görüş de yıldırım aşkı derler yâ..! O cinsden..!
Gönlü Leylâ''nın müşgîn zülfüne yapışmışdı bir kere.!!!

Başka deyişle Leylâ'nın mis kokulu zülfinden bir saç teli âdeta kement olup boynuna geçmişdi.
Sabâh akşâm onu arardı artık.!!! 
Yüreği onun için çarpar, dil ü zebânı hep onu söylerdi.

Ama buna rağmen gidip de Leylâ'yı âilesinden bir türlü isteyememişdi. 
Çünkü, ilk başlarda Leylâ ümîd vermemişdi.
Bu bakımdan umutsuz bir sevdâ idi onunki si.!!!

Yine de aklu fikri hep Leylâ' daydı.
Leylâ'nın yüz vermemesi üzerine evini, barkını terkederek izini kaybetdirdi.
Cümle vâriyetini, sıcak yuvasını terkin urub derbeder bir vâziyetde çöllere düşdü.
Artık şiltesi yakıcı güneş ile teşne sahralardı.
Gördükleri de çöl cânlıları.!

İçindeki yanan kor âteş ile çölün kızgın güneşini dengelemeye çalışmaktaydı.
Zirâ, akkor közler sanki mangal gibi göğsünün üstünde yanıyordu.

Kaysın arkadaşları "bir kız için bu kadarda yanmak neyin nesi? Kız da bir kız olsa bari" diyerek Leylâ'yı zemmetdiklerinde;
"Onu bir de benim gözlerimle görseydiniz" diyordu.

Gece gündüz, aç-susuz, saç-sakal, salya-sümük birbirine karışmış bir vazîyetde sevdiğinin adını vird-i ezber etmişdi. "LEYLÂ..!"

Her nefesinde Leylâ ismi çift dökülürdü ağzından .!
Bir nefes alırken bir de verirken.!!!
Bu hâl tam 40 sene devâm etdi.

Aman Yâ Rabb'i bu nasıl bir bağlanışdı? 
Bu ne menem bir büyütmeydi AŞK'ı?
Nasıl bir aşk u sevdâ idi!?
Ve nasıl bir sâbır ve tahammül.!?

Gözleri ondan gayrısını görmez, hiç bir şey onu tesellî etmezdi.
Yıllarca yavuklusunu sayıklıya sayıklıya bir oraya bir buraya yeldi-durdu.

Arkadaşları Kays'ın bu hâlini iyice yaşlanan babasına anlatdılar.
O da evi terketdiği için kızdığı oğlunu son bir defa görmek ve iknâ edip malının mülkünün başına geçirmek için yollara düşdü.
Çöllerde araya araya oğlunu bulduysa da, Kays, babasının "eve dön" teklifini kabül etmedi.
Merhamet ve şefkatle oğlunun bu nâçâr vazîyetine acıyarak köyüne geri döndü.

Ne yapabilirdi ki? Leylâ'dan
başka lâf söyletmeyen oğlunu kendi hâline bırakmışdı ister istemez.
Köyüne dönse de içi rahât değildi. Çünkü, duyduklarından daha
vâhimdi gözleriyle gördükleri.!!!

Başkalarının da araya girmesiyle "Leylâ"ı iknâ ederek ondan Mecnûn'un feryâd u figânına kayıtsız kalmamasını öğütlediler
Esâsen o da Kays'a boş değildi.
Zirâ, evlenmeyerek yıllarca Mecnûn'un yollarını gözlemişdi.

Bir çırpıda koşarak eliyle koymus gibi çölde onu buldu.
Kalbi çok fenâ çarpıyordu. Lâkin
sevdiğinin bu sefîl durumunu görünce çok müteessîr olmuşdu.
Kızgın çöl günesinden gözlerini kapatan Mecnûn'a biraz daha yaklaşdı.
Ona vücûduyla gölge yaparak selâm verdi:
"İşde geldim, karşındayım" dedi
Nice sonra Mecnûn gözlerini kıypıtarak açdı ki, karşısında bir bayan.! Leylâ'yı tanımamışdı.!!!

Zâr zor "sen kimsin"? dedi.
Leylâ, dil otu yemişcesine, bu vâhim durumun müsebbibi olduğunu düşünmüş olmalı ki;
"Ben Leylâ'yım, aşkından sahralara düşdüğün Leylâ işde tam karşında !"
Mecnûn gözlerini biraz daha araladı. 
_" Sen Leylâ isen, içimdeki kim?.!" diyebilmişdi.
Leylâ bir anda mahzûnlaşdı. Çünkü, Mecnûn;
--İçimdeki Leylâ ise, sen kimsin? diye eklemişdi.!!!

Leylâ, Kays'ın artık Mecnûn"laşdığını anladı. Âgâh bir kadındı.
Gönlünde kendisine yer kalmadığı bilinciyle ve kalb-i huzûr ile oradan savuşdu.

Kays'da ki sevdâ Leylâ"ya sirâyet etmiş, Mecnûnda ki de boyut değişdirmişdi.
Mecnûn firkât âteşinde, Leylâ ise, nâr-ı intizârda bişmişlerdi.
Fâni dünyâda eli eline değmese de artık birbirlerindiler.
Rahatsızlanınca kolundan hacamat yapdıran Leylâ'nın bu sıkıntısı sebebiyle Mecnûnun kolundan da kan gelmişdi yâ bir keresinde.!!!
Nasıl akmasındı ki, rûhsar olmuşlardı?

Asla bitmez, tükenmez Kerem membaı Cenâb-ı Mevlâ'm, tâ kıyâmete kadar âşıkan içinde yankılanacak bu aşk-ı misâli Leylâ ile Mecnûn'a lûtf u ihsân etmişdi.
Benzerleri Ferhât ile Şirîn, Tahîr ile Zühre olsa gerek.!.
-----------------------------------------------------------
Kaysın terk-i kûy'ine bes, kement-i zülf-i Leylâ'dır.
Kamû kûşe-i vahdeti, şems-i münîr ü sahradır.
Misâl-i âşıkan içre, mühr-ü rüyet-i evlâdır.
Mecnûn'u şâdumân eden, memba-ı kerem Mevlâ'dır. Kalın sağlıcakla.!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.