1997 yılında Kaliforniya'da Reed Hastings ve Marc Randolph tarafından kuruldu. İnternet üzerinden gerçek zamanlı veri akışı ve video-on-demand ile posta yoluyla DVD dağıtımı alanlarında uzmanlaşmış olan bu kuruluş Dünyadaki en etkin yapım şirketlerinden biri.
Bu film- dizi şirketinin benzerleri olsa da, yapımcılıkta en ileride olan şirket Netflix.
Netflix’in en önemli özelliği yapımlarında yerindelik ve gerçekliğe son derece önem vermesi. O nedenle ülkelere yönelik, o ülkede çekilmiş film ve diziler yapıyor ve hiçbir masraftan çekinmiyorlar.
Bu yapım şirketinin arkaplanında ne var bilmiyorum. Ancak, gerçekçilik örgüsü yüksek olsa da neredeyse her yapımının içine sigara, uyuşturucu ve eşcinsellik serpiştiriyorlar. Bu bazılarında illallah dedirtecek düzeyde fazla. Senaryoya zorla sokulmuşlar gibi ayrık.
Eğer, bu tür yapımlar bu hızla devam ederse yeryüzünün her yerinde toplumsal yapının iyice ters yüz olması kaçınılmaz.
Haklı olarak iktidar hızla üzerimize gelen bu tehlikeye karşı tedbirler almak istiyor.
Demek ki tehlike belirgin ve hızla üzerimize gelince farkında oluyoruz. Eğer, doz Acun’un kanallarında olduğu gibi çok yönlü ama ağır ağır verilirse sorun olmuyor!
Daha da ötesi önde olan iktidara yakın bazı medya organlarında oynayan, filimler, diziler, yapımlardaki rezil sahnelere dahi müdahale edilemiyor.
“Bunun suçu var mı, varsa kimindir ve ne yapılmalı” gibi sorular sorulduğunda da hemen karşımıza sansür konusu çıkıyor, müdahaleyi sansür olarak görenler ayağa kalkıyor.
Ortada, zararlı! düşünce ilânı gibi somut bir gerekçe konulamadığı için de müdahale edildiğinde yeterli toplumsal destek alınamıyor.
Velhasıl görünür ve hızlı olan bozulmaya geçit yok ama ağır ağır olursa sorun yok.
Bu durumu ne güzel anlatmış dizelerinde 'bayrak şairi' Arif Nihat Asya;
“Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar, azar oldu.”