Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

NAMAZ DİNİN DİREĞİ NASIL OLUR?

NAMAZ DİNİN DİREĞİ NASIL OLUR?

Peygamberimiz sav. "Namaz dinin direğidir" buyurmaktadır.

Bu sözün anlamına itibar etmemek mümkün değildir. Çünkü sözün sahibi Allah Teâlâ' nın Resulü'dür. Lâkin namaz kılan müslüman toplulukların sosyal yaşantılarına, insanı ilişkilerine, bilim ve teknolojik gelişmelerindeki yapılanmalarına kısaca, hayatın merkezinde namazın etkilerini göremiyoruz. Namaz kılmayanlara göre gözle görülür bir farkındalık göremiyoruz. " Simahum fi vucuuhihim min eseris-sucuud" " alınlarında secde izi" görünse de davranışlarında secde izini görememekteyiz. Tam da bu noktada Cenab-ı Hak Kur'an'ı Kerim'de; (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir. Buyurmaktadır. Lâkin gel gör ki namaz kılanlarda ayetin beyanına uygun müslüman görmek çok zordur. Namazın hakkını veremiyoruz demektir.

O halde namaz, hangi hallerde dinin direği olur? Sorusu aklımıza gelir. Konuyu bu meyanda irdelememiz gerekiyor. Hep beraber konuyu enine boyuna irdelemeye çalışalım inşallah.

Namaza başlamadan önce; namazın dışındaki şartlar yerine getirilmesi gerekiyor. Buna beden temizliği diyebiliriz. Müslümanın bedeni de giydiği elbiseler de, çevresi de pırıl pırıl olur. Beden, çevre ve ruh temizliğine namaz kılan bir kimse hassadiyetle riayet eder. Ruh ve beden temizliğine riayet eden kimsenin kıldığı namaz dinin direği olur elbet.

Bir kere biri abtest alırken elini yıkamasının bir anlamı da bu eller harama uzanmayacak, ağzının çalkalanması bu ağızdan haram lokma girmeyecek, bu dil yalan konuşmayacak demektir. Yüzümüzü yıkamanın bir anlamı da ilerde yüzümü kızartacak işlere girmeyecek, ellerimizi dirseklere kadar yıkanması, bu eller mazlumun yanında yardım, zalime karşı kalkan olarak kullanacak demektir. Başın dörtte birinin mesh edilmesi demek, bu kafa hakkın hakimiyeti için çalışacak, kulakların yıkanması ise kulaklarım küfre kapalı, hakka açık demek, boynun mesh edilmesi, boynumu hak yolda cihat yolunda vermeye hazırım demektir. Ayakların yıkanması ise bu ayaklarla haram mekanlara ayak basılmayacak, bu ayaklar şerre fren, hayra motor olacak demektir. Yani günde 5 vakit namaz için abtes alışımızın fiziksel olarak temizlik olsa da manevi yönden yukarda izah ettiğim şekilde anlamları da vardır. Bu inançla namaza hazırlanan bir müslüman dininin direğini dikmeye başlamıştır demektir.

Namazın o kadar incelikleri vardır ki taktir edersiniz ki bütün inceliklerini burada izah etmemiz mümkün değildir. Namazın bazı hususiyetlerinden bahsederek vermek istediğim mesajı aktarmaya çalışacağım.

Bir kere bütün müslümanlar aynı kıbleye dönerek namaz kılmalanınin bir anlamı vardır. Aynı Allah'a ve peygambere, aynı kitaba inanıyoruz. İnandığımız dava uğruna bütün dünya müslümanları olarak aynı amaç istikametinde "bütün müslümanlar kardeştir" prensibinden hareketle yol alırız. " " Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz" demektir. Buna "İslâm Birliği" de denebilir. Hakiki namaz kılınınca namaz kılan insanlarda böyle bir ruh tecelli eder. Böyle bir durumda namaz dinin direği olur mu sizce?

Her namazın rekeatında Fatiha Suresi'ni okuruz. Kur'an'ı Kerim'nin anahtar süresi. Kur'an'ın özeti Fatiha Süresi''dir diyen âlimler de varfır. Fatiha Süresi'nin her kelimesi mucizedir ve olağanıstü anlamlar taşimaktadır. "Altından sarraf anlar" misali Kur'an'ın derinliğini tefsirciler bilir.

Fatiha Suresi'ndebizler "Ancak sana ibadet eder,ancak senden yardım dileriz" buyurulan ayet üzerinde biraz düşünmemiz ve anlamını özümsememiz gerekmez mi? Sultanlara, tarikat liderlerine, ulul emre, bize iş imkânı sağlayan patronlara, teknolojik imkânları elinde bulunduran ve dünyayı cehenneme çeviren siyonist güçlere, kendimizce ihtas ettiğimiz değerlere, mala-mülke, makama, şöhrete, tuttuğumuz takıma, menfaatlerimize, egomuza tapar hale geldik. Bunların uğrunda mücadele eder hale geldik. Az önce burada beyan ettiğim ayeti günde kırk kere hatırlatıyoruz, lâkin bir kere uygulamıyoruz. Hayata geçirmek için mücadele vermiyoruz. Hal böyle olunca bizim namazlarımız ( istisnalar hariçtir, kimse kusura bakmasın) değil dinin direği, dinin merdeği bile olamaz.

Fatiha Süresi'nin son ayetinde yahudi, hiristiyan ve ne kadar tahrif edilmiş din varsa yeryüzünde o dinlerden ve mensuplarından bizi eyleme anlamındaki ayeti okuyup, anlamını tastık ediyorum anlamında da "Amiin" diyoruz. Bir çok müslüman devletlerin yöneticileri ayete muhalif olarak, onayladıkları prensipleri bırakarak siyonist güçlerin kuyruğuna takılarak ülkelerini ve insanını yönetmeye çalışıyorlar. Kıbleye yönelerek Rabbine karşı her gün kırk defa verdiğin sözleri yerine getirmiyorsan o zaman sefil duruma düşersin. Bugün dünyadaki müslümanların sefaleti bundan kaynaklanıyor. O zaman kıldığımız namazlar maalesef dinimizin direği olamıyor. Eğer namazlarımız ve dualarımız dinimizin direği olmuş olsaydı son çeyrek asırda Siyonistler 20 milyon müslümanı öldüremezlerdi. Filistinli kardeşlerimizin başına gelenler olmazdı. 12 milyon sığınmacı ülkemize gelmezdi. Irak parçalanmazdı. Yemem iç savaş yaşamazdı. Doğu Türkistan'daki kardeçlerimiz Komünist Çin'in zulmüne uğramazdı. İslâm coğrafyasındaki yeraltı ve yerüstü zenginlikleri kapitalist ve siyonist ülkelere doğru akmazdı. Kısaca yeryüzünde olup biten bu zulümler bu derece ayyuka çıkmazdı. Zira şuurlu müslüman inançlıdır, zulmü alkışlayamaz, zalimi asla sevemez. "Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım" anlayışındadır. Haksızlık karşısında yerinde duramaz, zulmü durdurmak için harekete geçer. Önce fiili duadan işe başlar, sonra göz yaşlarını akıtarak samimi bir şekilde dua eder. Böyle duaları da Rabbimiz müstecap kılar.

Rukü ve secdelerimizde Allah Teâlâ' nın huzurunun dışında eğilemiyeceğimizi, bütün mükevvenatı yaratıcısı ve yaşatıcısı olan Allah Teâlâ' dan başka secde yapılamıyacağını tescil ederiz. M. Akif'in ifadesiyle, "O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar", prensibi müslümanın en muhaddes şiarı olması gerekirken gerçek mabudumuzun dışındaki varlıklara dünyalık tutkusu ve mahlukların korkusuyla secde eder hale geldik. Bu korkunç halimiz bizleri ibadet şuurundan uzaklaştırmakta, kula kul olma yolunu açmakta, korkak ve pısırık yapmakta, Allah Teâlâ'dan başka ilahlar edinmemizi sağlamakta, içtihat ruhumuzu köreltmekte, kâinatın sahibini unutturmakta, başka başka şerikler edinmemize zemin hazırlamakta, ibadetlerimizi şuursuzca yapmamızı sağlamakta, din kardeşliğimizi zetelemek , hakkı hakim kılma mücadelemizi ve azminizi kırmaktadır. Allah Teâlâ'yı razı etme yerine şeyhlerinizi ve liderlerimizi razı etmeye sevk etmektedir.

Algılarımızın denejere edilmesi sonucunda zalimlere nefer olma yoluna girdiğimizi fark etmemekteyiz. Şerre motor olsuşumuzu anlamamaktayız. Tam tersine hakikat yolunda mücadele ettiğimizi zannetmekteyiz. Fatır Süresi 5. Ayet'te Cenab-ı Hâk; " Ey insanlar! Şüphe yok ki Allah'ın her konudaki verdiği söz gerçektir ve mutlaka gerçekleşecektir. O halde dünya hayatı nimet ve süsleriyle, sizi ahiret hayatından alıkoyup aldatmasın. Çok aldatıcı olan şeytan da sakın sizi aldatıp, Allah'ın lütuf ve bağışlamasına ümitlendirmesin". Buyurmaktadır. Günümüzde maalesef hak yolda olduğumuzu zannediyoruz. Şeytanlaşmış insanların bir takım vaatleri peşine düşerek hakikat yolundan rücu ettiğimizin farkında değiliz. İmanımızda ve ibadetlerimizde eski samimiyetimizi ve ihlasımizi kaybettik. Hakk'ın rizalığı yerine halkın rızalığını esas aldık. Gösterişten uzak olarak yapmamız gereken vazifelerimizi gösterişli hale getirdik. Ayet ve hadislere yeni anlamlar yükleyerek yeni bir "din" icat ettik. Ecir eksenli değil ücret eksenli çalışma prensibine geldik. Egomuzu öne diğerlerini arkaya attık. Malı ve serveti kendimize binek yapacak yerde, kendimizi mala ve servete binek yaptık. *Bizi" demeyi bırakıp "ben" demeye başladık. Menfaatimiz gereği bütün değerlerimizi yok saydık. Koltuğunuzu korumak için ya da bir üst koltuğa çikmak için yetkililerin önünde bin bir takla attık. Kuran'da alıp ilhamı yerine kutsallarımızdan alır hale geldik. İnançlarımız ve ibadetlerimiz bize yön vermesi gerekirken kutsallarımız bize yön verince bizim ibadetlerimiz ve dualarımız kabul olmaz oldu. Ne namaz dinimizin direği oldu, ne oruç bizi biz yaptı, ne haccımız bizi anneden doğmuş günahsız bebeğin durumuna dönüştürdü, ne de kutsallarımız bizi zalimin zulmünden kurtardı.

Sonuç olarak namazlarımz değil dinin direği,dinimizin merdeği bile olamadı, bizleri meniyattan ve fuhşiyattan alıp koyamadı. Allah Teâlâ bizleri " Feveylün Lil musallin" diye ayette geçen " yazıklar olsun o namaz kılanlara" zümresine dahil olanlardan cümlemizi muhafaza eylesin. Cuma namazına gelen cemaatin sabah namazına da aynısı gelmesi durumu bu gidişatla bizi kurtaramayacaktır. Müslüman, namazını ne zaman "dininin direği" yapacak duruma getirise o zaman kurtulacsktır kanaatindeyim. Umarım o günler yakındır.

09.10.2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.