İbrahim Halil ER
Müslümanlarla Türkler Arasında Yapılan Îlk Savaş
İbni Kesir tarih kitabında Müslümanlarla Türklerin ilk karşılaşmasını şöyle anlatır:
Peygamber Efendimiz'in Ebu Hüreyre ve Amr b. Tağlib tarafin-dan rivayet edilen şu sahih hadisinin bir nevi tasdiki oluyordu. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: "Geniş yüzlü, iri burunlu, kırmızı yüzlü, yüzleri deri üstüne deri kaplanmış kalkanlar gibi kalın etli bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır." Başka bir rivayette ise Peygamber Efendimiz, onların kıldan yapılma ayakkabı giydiklerini ifade buyurmuştur.
Hz. Ömer'in Abdurrahman b. Rebia'ya gelen mektubunda kendisinin Türklerle savaşması emrediliyordu. Hz. Ömer'in emri doğrultusunda Bab'a yönelerek yola çıktı. Şehr Beraz (Ermenilerin lideridir. Kafkaslarda Ermenistan Müslümanların hakimiyetine girince o da Müslüman ordusuna katılmıştır) , ona sordu:
- Nereye gidiyorsun?
- Belencer'e ve Türk illerinin fethine gidiyorum.
- Biz onlarla ateşkes yapmak isteriz. Biz Bab'ın gerisindeyiz.
- Cenâb-ı Allah, bize bir peygamber gönderdi. Onun diliyle bize zafer ve yardım sözü verdi. Biz de hep muzaffer olmaktayız.
Abdurranman b. Rebia gidip Türklerle savaştı ve Belencer beldelerinden 200 fersah içerilere doğru gitti. Bir kaç savaş daha yaptı. Hz. Osman'ın zamanında Türklerle dehşetli çarpışmaları oldu.
Seyf b. Ömer, Selman b. Rebia'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Abdurrahman, Türk illerine girdiğinde Cenâb-ı Allah, Türklerin ona karşı direnmelerine imkan vermedi. Ona karşı çıkamadılar ve şöyle dediler: "Bu adam bize hücum etmeye cüret edemezdi. Ancak bunun beraberinde melekler vardır. Bunu ve askerlerini ölümden koruyorlar."
Böyle dedikten sonra Abdurrahman'm ve askerlerinin önünden kaçıp kalelere sığındılar. Abdurrahman ve askerleri de muzaffer olup ganimet elde ettiler. Sonra Hz. Osman'ın zamanında da Türkler üzerine bir kaç kez hücum edip gazalar yaptı. Başkalarına karşı da gazalar yapıp zaferler elde etti.
Türkler de birbirlerini kışkırtarak savaşa giriştiler. Ancak Türkler, Müslümanların ölümsüz olduklarını sanıyorlardı. Sonra: "Bakalım da görelim" deyip meşeliklere saklandılar. Türklerden biri, Müslümanlardan birine ansızın bir ok atıp bir Müslümanı öldürdü. Katil de arkadaşlarıyla birlikte kaçtı. Bundan sonra Müslümanlara hücuma geçtiler. Müslümanların Ölümsüz olmadıklarını anladıktan sonra şiddetü bir çarpışmaya giriştiler. Müslümanlara gaipten bir ses: "Ey Abdurrahman taraftarları! Sabredin. Size Cennet vardır." diye seslendi. Abdurrahman, şehid edilinceye kadar savaştı. İnsanlar geri çekildiler. Bu defa bayrağı Selman b. Rebia aldı. Bayrak elde savaştı.
Bu defa gaipten bir ses: "Ey Selman b. Rebia taraftarları, sabredin." diye seslendi. Selman da şiddetli bir şekilde savaştı, sonra o ve Ebu Hüreyre birlikte Müslümanları geriye çektiler.
Türklerin çokluğundan ve isabetli olarak aynı zamanda şiddetli ok atmalarından ötürü Cilan taraflarına kaçtılar. Orayı geçip Cürcan'a vardılar. Bundan sonra Türkler dahâda cüretli oldular.
Bununla beraber Türkler, Abdurrahman b. Rebia'nın cesedini alıp kendi beldelerine defnettiler. Onun mezarını vesile edinerek bu güne kadar yağmur duasına çıkıp Allah'tan yağmur isterler."
İbn Kesîr, El Bıdaye Ve'n-Nihaye, Çağrı Yayınları: 7/204-205.