Burhan TUFAN
Müslüman genç kızlara soruyoruz!
Diyanet’in son hutbesinde miras konusuna değinildi. Tabii ki İslâmî açıdan miras hukuku… Genel olarak söylenmek istenense, bazı bölgelerde kadınlara mirastan pay verilmemesi ve bunun da bir kul hakkı olduğu meselesiydi.
“Bakın ey Müslüman erkekler! Ailenizde bulunan kadınlara, örfünüzde böyle olduğu için mirastan pay vermiyorsunuz. Oysa bu büyük bir günahtır ve ahirette mutlaka karşınıza çıkacaktır.” denilmek isteniyordu. Yoksa güncel meri hukuku eleştirilmiyor, sadece Müslümanlara Müslüman olmaları hatırlatılıyordu.
Bununla beraber, İslâm’da miras hukukunun ayrı bir önemi vardır. Kur’ân’da neredeyse tamamı (%99 oranında; sadece “dede yetimi” konusu hariç) en ince ayrıntısına kadar açıklanan mevzu miras hukukudur. Allah Teâlâ kullarına emir ve yasaklarını genel olarak mücmel bir şekilde iletir. Yani “namaz kılın, oruç tutun, zekât verin” der; ancak nasıl ve ne şekilde olacağından bahsetmez. Bu, Peygamber Efendimiz’in tebyin (açıklama) görevidir. İşte miras hukuku, Peygamberimizin açıklamasına ve İslâm âlimlerinin içtihatlarına ihtiyaç duyulmaksızın Müslümanlara bildirilmiştir.
Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı, bahsi geçen hutbede sadece (ne bir hadis ne de bir mezhebin görüşü zikredilmeden) Kur’ân’ın emirlerini topluma ulaştırmıştır. Ancak her hafta olduğu gibi hutbeler üzerinden Diyanet ve Müslümanlar hedef alınmış, tahkir edilmiştir. Hatta bir sosyal medya kullanıcısı, “Müslüman genç kızlara soruyoruz” şeklinde bir paylaşım yapmış; bununla İslâm’ın emir ve yasakları, güncel meri hukukla kıyaslanmak istenmiştir.
(Müslüman genç kızlara soruyoruz:
Şeriata göre miras payınız erkek kardeşinizin yarısı. Diyanet bunu savunuyor.
Atatürk'ün Medeni Yasasına göre ise eşit hakkınız var.
Hangisini yeğliyorsunuz?
A- Şeriatı
B- Medeni Yasa)
Yapılan bu kıyas, haddi zatında mantıken hatalıdır. İki farklı kategoride değerlendirilmesi gereken konular birleştirilmek suretiyle hata yapılmıştır. Yürürlükte olan ile olmayan birbirine kıyas edilmiştir. Bitmiş bir ev ile yapım aşamasında olan inşaatın kıyaslanması gibi bir durumdur bu.
Sürekli tekrarlanan, dini ve toplumu ayrıştıran “meri hukuk–İslâmî hukuk kıyası”nın terk edilmesi gerekmektedir. Bunun yerine; Diyanet’in hazırlamış olduğu hutbeler konusunda Anayasanın belirlediği ölçüde toplumu dini açıdan bilgilendirdiği düşünülmelidir. Aksi takdirde toplum kutuplaşması söz konusu olabilir.
Sonuç olarak şunun da açıkça bilinmesi gereklidir: Samimi Müslümanlar için Allah’ın emir ve yasakları her şeyin önündedir. Kâinatı yoktan var edene karşı sorumluluk ve ahiret bilinci yüksek olan Müslümanlar için —ve hatta genç Müslüman kızlar için de— durum böyledir.
#Diyanet
#Hutbe
#MirasHukuku
Burhan Tufan
Eğitim Görevlisi