Ben bilmem de... Kim bilir, belki de söyleyenler 'doğru' söylemişlerdir.
Allah'ın kullarından bir kul, bir zamanlar demiş ki: Çilesi, seve seve çekilmeyen aşk, 'aşk' değildir.
Allah’ın kullarından bir 'kul' bir zamanlar şöyle demiş: 'Aşkın çilesini' çekmeyen 'âşık' olamaz...
Keşke, keşke... Keşke 'keşkeler' olmasa ve kuklalar da siyaset meydanında artistlik yapmasalardı...
Var ya... 40 yılda oluşan, birine olan güven var ya... Bir defa kaybolursa artık 80 yılda bile tekrar kazanılmaz!
Çok ama çok uzaklara gitmek istiyorum ama ciddî bir problem var: Neresinin ‘uzak’ olduğunu bilmiyorum.
Çok kimse belki de farkında bile değildir. Her şehrin kendisine has bir ruhu vardır. Görebilenlere ne mutlu...
Olun, olun; ne olursanız olun ama tevazuu elden bırakmayın... Çünkü tevazu, insan olmanın bir gereğidir.
Herkesin her şeyi bilmesi mümkün değildir ve bilmesi de gerekmez. Herkes kendine ‘lâzım olan şeyleri’ bilse yeterlidir...
Birileri bir zaman şöyle bir tavsiyede bulunmuştu: Temizlendiğin zaman gir mezara ki toprak senden incinmesin!
Hayır, hayır... Hiç kimsenin kayığından hayır gelmez, siz sadece kendi kayığınıza binin... Bu tavsiyemi de unutmayın.
Bazı insanlar vardır ki; Onların yaşayıp yaşamadıklarını kimse bilmez! Bunlara 'yaşayan ölü' veya 'canlı mevta' denir.
Hani demem odur ki; Bir bankanın müşterisi olmayı kabul ettiğinizde, elinizi onlara vermiş olursunuz ve kolunuz da gidebilir...
Evet efendim, evet... Kim ne derse dersin. Doğru bildiğimi yazar, yanlış olabilir, inandığımı, düşündüğümü ve bildiğimi söylerim.
Ne garip! İnsanoğlu kendilerine verilen ömür azalırken, mallarının çoğalmasına neden sevinirler ki… Bir türlü anlamak mümkün değil…
Birileri bir zamanlar şöyle demişti: Lüzumsuz insanlarla birlikte olmaktansa yalnız yaşamak daha iyidir. Kim bilir belki de doğrudur.
Bazı insanlar vardır, çok farklıdırlar... Bekleme huyları yoktur. Hiç bir durakta, hiç bir zaman beklemezler. Gelen araç kimin olursa olsun ona atlayıp giderler...
Kök önemli efendim, çok önemli... Mesela bir mekâna çok sayıda evler, binalar ve tesisler yapıyorsunuz, yeni ve pırıl pırıl... Ama buna ‘şehir’ diyemezsiniz... Çünkü 'şehir' köksüz, temelsiz ve geçmişi olmayan bir yapılaşma değildir. Olsa olsa bu tür yapılaşmalara 'nev zuhur' yapılaşma denir...
Hülâsa;
Metruk binadan daha çok şey çıktı da…