Mustafa Cemal TOMAR
KURBAN VE İSRAF
KURBAN VE İSRAF
Dün itibarıyla kurban üzerinde vacip olan vatandaşlarımızın ekserisi kurbanını kesti. Biz de "çok şükür" o kesiciler arasındaydık. Rabbim eksiğiyle-noksanıyla bu vucubiyeti yerine getirenlerden razı olsun. Kurban vesilesiyle Rabbimize olan kurbiyetimiz ziyadeleşsin, nice nice böyle bayramlara daha cümlemizi kavuştursun inşallah.
Bayramla ilgili izlenimlerimi aktarmak istiyorum. Daha doğrusu kurban kesimindeki genel hatlarıyla zaafiyetlerimiz üzerinde durmak istiyorum. Yalnız bu konuya girmeden bazı ön bilgiler vermeliyim. Aslında bu yazıyı arefe günü yazsaydım belki daha faydalı olacaktı.
Bir kere kesilen hayvanlarla ilgili "sakatat" kelimesi vardır. Benim gibi çoğumuz bu kelimeyi ilk defa duyanlarınız vardır. Şimdi bu iksir kelimenin tanımı ve muhtevasına bakalım.
Sakatat, kesimi yapılan hayvanların kasları dışında kalan yenebilir kısımlarına verilen (yürek, karaciğer, böbrek, işkembe, beyin, vb. iç organlarıyla baş ve ayakları) isimdir.
Kasaplık hayvanların sakatat olarak yenen birçok kısımları mevcuttur:
İşkembe: Çorba.
Paça: Çorba, yoğurtlu, haşlama, fırında.
Böbrek: Izgara, şiş, sote.
Bumbar (kalın bağırsak): Dolma ve kokoreç.
İnce bağırsak: Kokoreç.
Kelle: Fırında ve söğüş.
Kellepaça: Çorba
Beyin: Haşlama, kızartma, pane, salata ve omlet.
Dil: Pane, rosto, fırında, söğüş, sandviç.
Ciğer (akciğer veya karaciğer): Kızartma (Arnavut ciğeri), pane, dolma, ızgara, şiş.
Dalak: Kızartma, dolma.
Koç yumurtası: Tava ve ızgara.
Yürek: Fırında, güveç ve şiş.
Görüldüğü üzere çoğumuz hayvanın " sakatat" diye adlandırdığımız bölümlerini kullanmasını bilmiyoruz. Bu ürünler işin ehline verildiğinde ne leziz yemekler yapıldığı yukardaki listede görülmektedir. Aynı zamanda sakatat diye tarif ettiğimiz organları kullanılması ve yenmesi durumunda bize büyük faydalar verir.
Rabbimiz " Rabbena mâ halekte haza batılâ" buyurmaktadır. Ey Rabbimiz! "Sen batıl şey yaratmaktan berisin" mealindedir bu ayet-i celile. Zerreden kürreye her ne var ise bu mükevvenatta, hepsi mükemmeldir, eksiksizdir, belli bir amaç için var edilmişlerdir. Yaratılan her mahluku incelediğimizde acizliğimizi her vesile ile anlar, mabudumuza karşı inancımız yeniden vücut bulur, secdelere kapanırız.
Cenab-ı Hak "kurban kesin" diye buyurduğu ve helâl kıldığı hayvanlarda da görüyoruz. Yukardaki listeden anlıyoruz ki hayvanın deri altına yerleştirilen her organa türlü türlü vazifeler yüklenmesinin yanında, kesilip yenmesi durumunda da çok önemli yararlar sağladığı gerçeği ortadadır.
Bizler her alanda olduğu gibi kurban konusunda da bilinçsizliğimiz yüzünden çok büyük israflar yapmaktayız. Sakatat dediğimiz organları büyük çoğunluğunu çöpe atıyoruz. Halkımızın yanında yerel yönetimlerin bu konularda büyük zaafiyetleri vardır. Bir taraftan vacip olan ibadeti yerine getirme gayreti içinde iken diğer taraftan haram olan israfı işliyoruz. Deriler hayır kurumları ve kızılay tarafından toplanıldığı gibi hayvanların sakatat tabir edilen organları da toplayıp muhafaza edilmesi lazımdır. Ya da halkımız bu konularda bilinçlendirilmelidir. Bilim ve teknoloji hayatın her aşamasında zirve yapmışken kurbanlarımızı kara balta şeklinde kesmeye devam etmemeliyiz. Ekonomimizin dip dalgasının alarm sesleri çaldığı bu dönemde israf etmemeliyiz. Her şeyden önce bütün ni'metler Rabbimiz tarafından bize emanet olarak verilmiştir. Bu verilen emanetler nasıl korunduğu ve kullanıldığı bize sorulacaktır.
Mülk Suresi'nde Cenab-ı Hâk; 2 - O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır. Buyurmaktadır. Hangimiz daha iyi amel işliyoruz diye "ölümü- hayatı" yarattım ibaresi çok çok anlamlıdır. Var oluşumuzun yegane amacı güzel amel, ölüm ni'meti de güzel amelle bağlantılı olarak ifede edilmesi enteresandır. Bu ayette esas olarak vurgulanan konu "güzel amel" konusudur.
Güzel amelleri burada sıralamaya kalksak sıralayamayız. Güzel amellerin sınırı yoktur. Liste sonsuzluğa dek gider. Güzel amellerin başta gelenlerden "bir kaçını yaz deseler", " ni'metlerin şükrünü bilmek ve israf etmemektir" derim. Zira yapılan her israf birilerinin rızkıyla oynamaktır. Buna hiç hakkımız yoktur.
. Bir kaç gün önce medyaya yansıyan bir habere göre; Türkiye Futbol Federasyonu başkanı Mustafa Büyükekşi 500 kişilik bir ekiple Avrupa'nın beş yıldızlı otellerinde tatil yapmak ve eğlenmek üzere gittiler. 500 kişilik davet grubu hep özel kişilerden oluşuyor. Konsklama ve eğlenme süresi belli değildir. Eğlenmenin ve keyf çatmanın sınırı da yoktur. İtibardan da tasarruf olmaz anlayışı hakimdir. Muhtemelen bu gezi milyon dolarlara mal olacaktır. Bu paraları da devletimiz karşılayacaktır. Bir yaraftan tasarruf paketi açıklayacaksın, bir taraftan halkın boğazını sıkacaksın, bir taraftan da devletin imkanlarını birilerine seferber edeceksin. Ben böyle bir uygulamaya inancım gereği karşı çıkanlardanım.
Arjantin Devlet Başkanı ile ilgili bir haber paylaşarak sohbeti nihayete erdirmek istiyorum.
Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, ultraliberal deneyini Dünya Ekonomik Forumu'nda sunmak için tarifeli uçakla İsviçre'ye gitti. Milei, seyahatinde 300 bin dolardan fazla tasarruf ettiğini açıkladı. IMF'den büyük destek alan Milei'nin kemer sıkma programı, Arjantin'de protestolara neden olmuştu.
İsraf ibadetlerde ve aktif hayatta önlenmediği, kamu kaynaklarının tasarruflu kullanılmadığı, iş ehline verilmediği, tüketimden çok üretime yer verilmediği, faizli politikalara son verilmediği sürece bir ülkenin kemalee ermesi mümkün değildir.
İbadette İsraf; Millet açken gereksiz yerlere cami yapmak, 5* oteller gibi camileri süslemek, gereği yokken halılarını yenilemek, camilere fazla görevli görevlendirmek, şatafatlı iftar sofraları düzenlemek, komşusu açken fırsat buldukça umreye gitmek, ibaterleri gösterişli kılmaya çalışmak, gereksiz yerlerde hoparlörleri kullanmak, DİB'na din adına onlarca son model makam araçları tahsis etmek...gibi. Yüce dinimiz kullanılarak maksatını aşan her ne varsa israftır. Bu terimi onun için kullandım.
Nice israfsız bayramlara daha erişmek ümidi ve duasıyla...diyorum.
17.06.2024