Mustafa Cemal TOMAR
KAZANDIĞIN PARAYI KENDİNE HARCAYABİLİYOR MUSUN?
KAZANDIĞIN PARAYI KENDİNE HARCAYABİLİYOR MUSUN?
Bence yaşı kemale ermiş olan insanlar vakit kaybetmeden bu soruyu kendilerine sormalıdırlar. Sorunun cevabına göre, ömrün sonbaharında hareket etmeliler. Yoksa çalışmalarımızın akıbeti hayra vesile olmayabilir.
Kendimize harcayabiliyor muyuz ? sorusu hem dünyevi hem de uhrevidir. Dünya'da temel ihtiyaçlarımızın yanısıra sosyal ihtiyaçlarımız için günün şartlarına uygun gerektiğ kadar harcama yapıp yapmadığımızı, aynı zamanda da uhrevi hayatımız için de infakta bulunabiliyor muyuz? Ben bu soruyu kendime soruyorum öncelikle ve "HAYIR" diyorum. Bilmem bu konuda sizlerin düşüncesi nedir?
Kendimi ve akranlarımı az-çok gözlemleyebiliyorun. Bu konularda çok benzer yanlarımız var. Nasıl mı?
Bizler bir kere yaşadığımız kuşak gereği zor şartlarla mücadele ettik. Her aradığımızı bulamıyorduk. Hayatımızı nakıslık üzerinde tertip etmek zorundaydık. O anlayış genlerinize kadar duhul etmiş, sonradan bolluğa erdiysek bile, aynı minval üzere hayatımızı idame etmeye çalışıyoruz.
Sabah kahvaltı yaparız, öğle arası fazla para gitmesin diye aparatif şeyler yeriz, akşam yemeğimizi evde yeriz. Evde bayat ekmekleri, ekşimeye yüz tutmuş yemekleri, çürüyen meyvelerin sağlam yerlerini yeriz. Bizim yetiştirdiğimiz gençliğimiz ve torunlarımız bizim yediklerimizi asla yemez, gördüğünde tarafına bakmaz, çöpe atar. Hatta ev yemeklerini beğenmeyip senden-benden aldıkları paralarla sipariş verirler, ya da reklâmı bol yapılmış ünlü yerlerde yemeklerini yerler
Biz daha ucuz nerede çay içebiliriz hesabını yaparken, onlar daha pahalı olan yerleri ararlar. Hiç bir gencin esnaf çay ocaklarına oturup çay içtiklerini gördünüz mü?
Biz sabah kahvaktıyı daha ucuza getirelim diye evde kahvaltı yapmadan çıkmazken bizim evlâtlarımız ya da torunlarımız pahalı mekânlarda kahvaltı yapmayı tercih ederker. Üstelik para bizim kesemizden çıkıyor.
10-15 yıllık elbiselerimizi çöpe atmaya kıyamıyoruz. O elbiseleri yıkayıp yıkayıp tekrar giyiyoruz, soluk olsa da sonuna kadar giymeyi, onların yerine yeni elbiseler almaya gücümüz elverdiği halde almayız. Çocuklarımız ve torunlarımıza ise hava durumuna göre modaya ve markaya uygun giyim ve kuşam almaktan çekinmeyiz. Kendimize gelince cimri, evlâtlara gelince cömert davranırız
Çocuklarımıza telefon dayandıramıyor, marka beğendiremiyoruz. Elli- yüz bin lira onların telefonuna vermekten imtina etmeyiz. Kendimize gelince onların döküntülerini kullanıyoruz. O tamirci bu tamirci dolaşır eskiyi tamir eder, tekrar kullanırız. Biraz tasarruf edelim diye.
Umreye gitme parasını on kere hesaplarken çocukların tatil paralarını bir kere bile hesaplamayız.
Malımızı uhrevi hayatta kullanmak için infakta bulunmamız gerekir. İnfak konusunda onlarca ayet-i celile vardır. Bir tanesinj hatırlatmak isterim.
Rabbimiz Bakara Süresi'nde; 254 - Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zalimlerdir. buyurmaktadır.
Ayrıca;
Hz. Enes (ra)’den, Resûlullah (asm)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Ölen kimseyi peşinden üç şey takip eder: Aile çevresi, malı ve yaptığı işler. Bunlardan ikisi geri döner, biri ise kendisiyle birlikte kalır. Aile çevresi ve malı geri döner; yaptığı işler (ameli) kendisiyle birlikte kalır.”
Malımızı bizi bırakıp geri dönmemesi için hayırlı yerlere infak etmeliyiz. İnfak denildiğinde cebindeki bozuk paraları çıkarıp vermek değildir. Yani hem dünyevi hayatımızda hem de uhrevi hayatımız için makul ölçüler içerisinde kalarak harcama yapmalıyız.
Biz doğrusu kendimizden kıstığımız gibi hayır yolunda harcamaktan da kısıyoruz. Öyle ise kim için çalışıyoruz?
Soruyu irdeleyelim:
1. Kenara mal yığmaktan hoşlanırız. Malımızın çokluğundan övünürüz. Zenginliği üstünlük olarak görürüz. Kazandıkça mutlu oluruz. Hatta dünya malı kazanma hırsı sarar bizi. Bu nedenle haramı- halâlı bile gözetmeyiz.
2. Evlâtlarımıza güzel bir gelecek sunmak için çalışırız. Kendimizi bu yola feda ederiz. Kendimize gelince kısar, onlara ise cömertlik kanatlarımızı alabildiğine açarız. Yukarda izah etmiştim. Peki bu durum iyi mi? Benim için çok sakıncalı bir durumdur. Çocuklara ve torunlara ne kadar varlık bırakırsan bırak kıymet bilmezler, mutlu olmazlar, teşekkür etmezler. "Daha şok servet neden bırakmadın" diye de çıkışırlar. Kıyaslama yaparlar, sen şunu bunu bana almadın derler.
Hayatın içine çocukları sokmadıkça hayatın zorluklarını öğrenemezler. Sen-ben hangi zorluklarla bu noktaya geldiğimizi anlayamazlar. Şimdiki gençliğimizin durumu ortadadır.
Araştırmalar göstermiştir ki, zorluk ve darlık çekerek büyüyenler, çıkış yolu ararlar ve de bulurlar. Daha sonra iş veren konuma gelirler. Bolluk içinde yüzenler ise daha sonra darlığa düşerler.
Netice olarak; ömrümüzün sonbaharında evlât ve torunlarımıza "bu zamana kadar yaptığımız fedakârlıklar yeter" diyerek biraz da kendimize dönmeliyiz demek istiyorum. Bilmem anlatabildim mi?
02.11.2024