Ali ALP
İSTANBUL SÖZLEŞMESINİN BİR YÜZÜ "KADININ YALNIZLAŞTIRILMASI"
Son zamanlarda gündeme gelen ve birçok eğitimci, yazar, akademisyenin de çeşitli yazı, konuşmalarına konu ettiği İstanbul Sözleşmesi, 2011-2012 yıllarında imzalanan, kadına şiddeti önleme ve aileyi koruma amaçlı olan bir anlaşma.
Eğer bir probleme karşı çözüm getirilirmişse o çözümün tatbik edildiği günden itibaren problemin tesirinin azalması gerekir. Yani siz hasta olduğunuzu düşünün ve doktorun verdiği ilacı kullandığınızda beklentiniz hastalığın bir süre sonra ortadan kalkması olacaktır.
Buna göre kadına şiddeti önleme ve aileyi koruma adına imzalanan ve ardından 6284 numaralı kanunla bu sözleşmenin tatbik edilmesinden bu yana, kadın cinayetleri ve boşanma oranları beklenenin aksine artış göstermiştir. Yani doktorun verdiği ilaç, sizin hastalık durumunuzu daha da vahim bir hale getirmiş demek istiyorum. Bu, bir sonuç.
Bu yazıda asıl bahsetmek istediğim konu ise daha ortaya çıkmamış ancak önümüzdeki yıllarda çıkması kuvvetle muhtemel olan " kadının yalnızlaştırılması" konusudur.
31 Temmuz'da "Derin Kutu" isimli programa katılan Prof. Dr. Ebubekir SOFUOĞLU, İstanbul Sözleşmesi'nin ortaya çıkaracağı bu yalnızlaştırma amacına dikkat çekti.
Öyle ki 2000'li yılların başında Ukrayna, Bosna Hersek gibi (eskiden Doğu Blok'unda bulunan) Balkan ülkelerine ziyaretlerinde bu yalnızlaştırmanın ortaya çıkmış olduğunu belirtmektedir. Buna sebep de yine Batı zihniyeti ve ideolojisine yaklaşma projeleri olan ve Sovyet Rusya'nın son yıllarında (1985-1990) uyguladığı Perestroyka ve Glastnost isimli reform hareketleri.
Bu ülkelerde yaşayan insanlar, Sovyetlerin uyguladığı bu iki reformdan sonra aile ilişkilerinin etkilendiğini, eve giriş çıkış gibi alışkanlıkların kaybolduğunu Ebubekir hocaya söylemişlerdir. Yine hoca, kadınların bu reform hareketlerinden sonra yalnız kaldığını, kötü niyetli erkeklerin hedefi hailne geldiğini, herbirinin babasıayrı olan 3-4 çocuklu boşanmış kadınların çok sayıda olduğunu ifade ediyor.
Kadının yalnız kalması (ya da özgür olması!), onun dört duvardan kurtarılması demektir. Koca-oğul-baba-ağabey. Bu nasıl olacak? Bunu da hocaya atılan bir mail ile anlatalım: Eve gece geç gelen kız kardeşine "neredeydin, neden geç kaldın" diyen ağabeye, "bana karışma beni taciz etti diye seni şikayet ederim görürsün" gibi bir cevap veren kız kardeşini gören ağabey ya da çocuğuna kızıp dışarı giden ve geç gelen kadına nerdeydin diyen kocasına (sinirli olduğu için doğru ya da değil) " sevgilimleydim" diyen kadına cevap veren erkeğe karşı direk telefonu eline alıp onu şikayet eden karısını gören koca bir süre sonra " madem öyle ne halin varsa gör" diyecek kadına. Bundan sonra da kadınlar sözüm ona "özgür" olacak ve yalnız olarak yaşamına devam edecek.
Hal böyle olunca ortada bu kadar erkekten arınmış "özgür" (korumasız) kadın gören erkek, "bunca seçenek varken neden evleneyim, istediğim kadar kadın var, istediğimi yaparım, evlenip de başıma bekçi mi dikeyim?" diye düşünecektir. Bu da doğal olarak evlilik sayısını düşürecek, gayri meşru ilişkilerin, sapık yaşantı tarzlarının kuvvet bulmasına sebep olacaktır.
Yukarıya dönersek. Yalnız kalan kadınlardan bir çoğu Sovyetlerin dağılmasından sonra ülkemize giriş yapmıştır. Karadeniz bölgesinde ve Istanbul'da gayri ahlaki bir dönemin yaşanmasına, evlilik dışı ilişkinin fuhuşun artmasına sebep olmuşlardır.
Ebubekir hoca, eğer bu projeye engel olummayıp da bu tuzağa düşmeye devam edilirse -hafazanallah- bizim ülkemizdeki kadınların da yalnızlaştıktan sonra farklı ülkelere gidip böyle sefih durumlara düşeceğini ifade etmektedir.
Dileğimiz, medeniyet ehramının en tepesinde "hayvanlar ile evlilik yapan" insanların olduğu Batı medeniyetinin taklitçiliğini bırakıp Islamiyetin hükümlerine uygun çalışmalar yapan bir Aile Bakanlığıdır.
Not:Mezkur programın tamamı şu videoda mevcuttur.