Hem aklımda, hem bedenimde aynı anda ayrılamam. Bu yüzden tek kişi olamıyorum.
Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum.
Fazla büyük usta kalmadı. Zamanımızın gerçek kötülüğü budur.
Kalbin yolları, gölgelerle kaplanmış.
Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz.
Okul duvarları, asfalt ve refah reklamlarının uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere, böceklerin vızıltıları girmeli.
Her birimizin gözlerini ve kulaklarını, büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız.
Birileri pramitleri yapacağımızı haykırmalı. Yapamamamızın bir önemi yok, o isteği beslemeliyiz.
Ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz, sınırsız bir çarşaf gibi.
Dünyanın ilerlemesini istiyorsanız el ele vermeliyiz.
Sözüm ona sağlıklıları, sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.
Siz sağlıklı olanlar, sağlığınız ne anlama gelir? İnsanoğlunun bütün gözleri, içine daldığımız çukura bakıyor.
Özgürlük faydasızdır eğer gözlerimizin içine bakmaya, yemeye, içmeye ve birbirimizle yatmaya cesaretiniz yoksa.
Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler, sözüm ona sağlıklı olanlardır.
İnsanoğlu dinle !
Senin içinde su, ateş ve sonra kül ve küllerin içindeki kemikler…
Kemikler ve küller…
Gerçekliğin içinde veya hayalimde değilken ben neredeydim?
İşte yeni anlaşmam:
Geceleri güneşli olmalı ve Ağustos da karlı.
Büyük şeyler sona erer, küçük şeyler baki kalır.
Toplum böyle parçalanmaktansa, yeniden bir araya gelmeli.
Sadece doğaya bak, hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
Bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz
Yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.
Hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz, suları kirletmeden.
Deli bir adam size, kendinizden utanmanızı söylüyorsa, ne biçim bir dünyadır burası?
Anne, başının etrafında dolaşan ve sen güldükçe berraklaşan o hafif şey havaymış…”
Andrei Tarkovsky’nin Nostalghia(Nostalji)filminden..
Cümlelerdeki gerçeklik, sitem, serzeniş ne kadar sert çarpıyor yüzümüze değil mi, her bir kelimesi son derece sarsıcı.