Mustafa Cemal TOMAR
GÜNDEMDEN ESTANTANELER
GÜNDEMDEN ENSTANTANELER ( KESİTLER)
Cuma namazına gitmiştim. Vaaz hocası her zaman olduğu gibi vaaz konusu namazdı. Adamcığazın konuşacağı başka gündemi, derdi, konusu yok demek ki, Ya da eline yukardan konuyu tutuşturuyorlar. Emir kulu olunca başka ne yapmak lazım. Nerde ise her vaazda hocaefendiler namazdan bahsederler, buna rağmen gerçek namaz kılan cemaatin sayısı sayılıdır. Kimse kusura bakmasın ama durum böyledir. Bu durum beni düşündürüyordur.
Hocaefendi;
Vaazınnın sonunda "İslâm kardeşliği" kelimesini bir cümlede kullandığını fark ettim. Çok şaşırdım. Neden derseniz, bu dönemde en çok bizden uzaklaştırılan kavramların başında bu kavram gelir.
Kardeşlik kelimesini duyunca hep Hucurat Süresi'nin 10. Ayet-i Kerime'si aklıma geliyor. Cenab-ı Hak; "Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz." buyurmaktadır. Burada İslâm kardeşliğini devlet politikalarımızda ve yönetiminde ne kadar önceliyoruz acaba sorusu aklıma geldi.
Bu noktada bütün müslüman ülkeler müslümanlara yapılan zulümler karşısında tutundukları durum ile islâm kardeşliğiyle yakından- uzaktan bir ilişkileri olmadığı ortaya çıkmıştır.
İkinci gündem maddesi, camilerde hutbe sonunda yardım toplama duyurusu yapılmasıdır. DİB ve müftüluklere halkın güveni çok düşük. Rakam telaffuz etmek istemem. Zira kurumlar arasında DİB dip yapmış. Ayrıca Ülkedeki ekonomik sıkıntı sebebiyle halk, " önce boğaz" diyor ve yardım taleplerine eskisi gibi sıcak bakmıyor. Cemaat; vakit namazlarında camilerdeki cemaat azlığını görünce de; " cami inşa etmeye ne gerek var, ihtiyaç olmadığı halde cami inşa etmek istaftır" diyor. Ayrıca yöneticilerin güven vermemesi nedeniyle " bu toplanan paralar amacına uygun kullanılıyor mu ?" sorusunu sormadan edemiyor.
Üçüncü bir konu ise gene cuma namazıyla ilgilidir. Vay!!! hoca sen ne yani, camilere ve hocalara mı taktın "der gibi" olduğunuzu düşünüyorum. Bazı camilerde "iç ezan " çok uzatılarak okunuyor. Adaba uygun olan iç ezanın kısa okunmasıdır. Hiç bir memurun cuma namazı için resmi bir izni yoktur. Cuma namazını ve diğer ihtiyaçlarını öğle arasına sıkıştırmaya çalışmaktadır. Ayrıca cemaatin çoğu benim gibi ihtiyardır. İç ezanın ve hutbenin kısaltılması esastır. Merkezi sistemde ezan okunduğundan hocalar ezan okumaya hasret kalmış olabilir.
Diğer bir konu ise laikliğin inançları güvence altına alınması hususudur. Muhafazakar parti lideri yeni anayasa çalışmaları dolayısıyla; "Öyle bir lâiklik tanımı yapalım ki, kişi ibadetlerini rahat yapsın, bacılarımızın başörtüleri yasal güvence altına alınsın, isteyen istediği şekilde ibadetini yapsın" diyor. Aynı lider bir başka konuşmasında " İbadetler İslâm nizamının yüzde 8' ini oluşturuyor." diyordu. Bu iki görüş arasında tezat var kanaatindeyim. İkinci cümlesi doğru, birinci cümlesine katılmıyorum. Laikliğin tek hedefi inançları güvence altına almak, ibadet özgürlüğünü sağlamak değildir. Kişisel ibadetlere zaten hiç bir din karşı çıkmaz. İbadet özgürlüğünüz var diyerekten milleti oyalıyor ve kandırıyorlar, Bu maske altında istedikleri yönetimleri iş başına getirerek milleti sömürüyorlar. Bu sinsice oynanan oyunlara milyonlarca müslüman da alet oluyor. İslâm nizamı hayatın her aşamasında olmalıdır. Devlet yönetiminin kalbinde olmalıdır. Devletin merkezi ve yerel idarelere İslâmın kalbinin kanı bombalanmalıdır. Devletin bütün icraatları İslâm terazisinde tartılmalı ondan sonra servis edilmelidir. İslâmın muamelat, ceza ve ahlâk prensipleri harfiyyen uygulanmalıdır. Laiklik kelimesini islâmın bir güvencesi gibi sunulması kesinlikle batıl ve yanlıştır. Tam aksine lâiklik, İslam nizamının dünyaya hakimiyetini zora sokan ve engelleyen en büyük silahtır. Allah Teâlâ' nın buyruğu gereği derhal bu silahı kaldırıp atmak atmaktır. Tedavülden kaldırmaktır.
Bu bölümde de sosyal medyada,arkadaşların paylaşımları içinde değerli bulduğum bazı bilgilerden alıntılar alarak paylaşmak istiyorum. Dikkatlice okununca sözler fayfalı olur sanırım:
"Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa gerçeği söyleyenlerden o kadar nefret eder.
- yalanlar rahatlatır, gerçekler rahatsız eder.
- Gerçek her şeyden önce Cesaret ister. Ve bugün bu cesaret en büyük suçtur." George Orwell
- Evet dünyada bu dönemde işler yalanla dönüyor. Gerçekleri söylemek zordur. Günümüzün güzel anlatmış.
- Yalan söylediklerini biliyoruz
Yalan söylediklerini biliyorlar
Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar
Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz
Ama hâlâ yalan söylüyorlar
ALEXANDR ISAYEVICH SOLZHENITSYN
Anlaşılan, başka bir çare kalmamıştır. Yeni Dünya Düzeni refah ve huzur getirmesi yalandır. Yalan olan bir idealizmi yalanla ayakta tutabilirsiniz. "Yalan ve iman bir arada bulunmaz" sözünü hatırlamadan geçemeyeceğim.
"Hayır demesini öğrenmezseniz evetler göreviniz olur. Sürekli evet dediğiniz kişiler sizi kullanmak için her türlü yolu kullanarak sizi suistimal eder". (Doğan Cüceloğlu)
"Müşteriyi kazıklamanın “ticari zeka” , halkı sürekli kandırmanın “siyasi zeka” , ambulansın arkasına takılmanın “pratik zeka” , şike yaparak kazanmanın “sportif zeka” , iyi niyeti suistimal etmenin “kıvrak zeka“ olarak algılandığı bir ülkenin zekaya değil, ahlaka ihtiyacı vardır. (Haluk Bilginer)
Aristo’ya sormuşlar;
“Üstad dünyayı gezdin, dolaştın, çok şey bilirsin. Şu insanoğlu hayattan ne ister, ne bekler?”
Cevap ilginç tabi;
“insanoğlu, para ister, zenginlik ister, makam mevki ister, konfor ister”
“Peki üstad siz ne istersiniz?”
“Bana bir dost yeter” demiş.
Gerçek dostlara selam olsun.
19.10.2024
Başmuallimin kaleminden