- Usta be!
- Efendim?
- Dün haberleri dinledin mi?
- Hayır. Ne oldu önemli bir şey mi vardı?
- Anlatayım da ‘önemli’ mi değil mi siz karar verin.
- Peki, anlat bakalım.
- Bilmemneoğlu isimli bir belediye başkanımız ‘Frengistan’ isimli bir ülkeye gitmiş.
- Eeee?
- Orada, parlamentoda bir konuşma yapmış ve alkışlanmış.
- Ne demiş ki?
- Belediye başkanı olduğu ülkesini onlara şikâyet etmiş, ülkesini karalamış… Aslı astarı olmayan bir yığın şey söylemiş. Gâvurlar da çok içten gelen bir duygu haliyle uzun süre alkışlamışlar.
- Gâvur, elbette sevinecek buna… Üzülecek değil ya… İşte bunun için oralarda, yani diyar-ı küfrün her yerinde Bilmemkiminoğlu çok sevilir ve desteklenir.
- Bilmemkimin oğlu değil, bilmemneoğlu…
- Peki, sonra…
- Sonra da gazetecilere bir açıklama yapmış ve demiş ki: Burada kendimi çok mutlu hissediyorum. Evimde imiş gibi rahat ediyorum. Burada bulunmaktan çok memnunum.
- Anladım. Gayet normal değil mi?
- Nasıl?
- Hani derler ya… Bülbülü altın kafese koysan ‘vatanım da vatanım…’ dermiş. O dediğin kişinin asıl vatanı orası yani Frengistan… O, bu ülkenin insanı değil ki… Kâğıt üzerinde öyle olmasa bile realite böyle… Kan çekiyor… Farkında olmadan asıl durumunu ifşa ediyor… Elbette orada mutlu olacak, burada değil ya…
- Bir şey daha konuşmayı dinleyen bir parlamenter ilginç bir değerlendirme yapmış.
- O ne demiş?
- Bu maldan bir şey olmaz. Cacık hiç olmaz… Gelmiş burada kendi ülkesini bize şikâyet ediyor. Dışarıda kendi ülkesini karalayan mallardan hiç kimseye hayır gelmez. Böyle malları dikkate almayın demiş…
- Hayret! Bunu söyleyen bir parlamenter mi?
- Basın öyle yazdı.
- Valla bravo… O gâvurları sevmem ama içlerinden bazı istisnalar da çıkabiliyor demek ki...
- Hah şimdi hatırladım. O Fransız senatör Bilmemneoğlu’nu sadece iki dakika dinlemiş ve salonu terk etmiş. Salondan çıkarken de yakınlarında bulunan diğer parlamenterlerin duyacağı şekilde, onu kast ederek ‘karaktersiz adam’ demiş…
- Müthiş…
- İşin ilginç durumu ne, biliyor musun usta?
- Ne?
- Bizim ahmakların ve kronik muhalefet mensuplarının hiç birinin buna itiraz etmemesi… Diğer ahmakların anlamalarını zaten beklemiyorum da…
- Yani ‘sükût ikrardan gelir’ mi demek istiyorsun?
- Öyle değil mi?
- Galiba haklısın Çırak.
- Teşekkür ediyorum, Usta…