Diyorlar ki;
Hocalar, Din görevlileri ve İslam âlimleri neden Filistin hakkında tek kelime etmezler?
Acaba öyle mi?!
Filistin, Kudüs, Mescid-i Aksa ve Kutsal Topraklarla ilgili en çok duyarlılık gösteren, gündem oluşturan onlar.
Cami dışı özel sohbetlerde, salon seminerleri ve konferanslarda, cami içi vaaz ve hutbelerde, tüm riskleri göze alarak konuşan yine onlar!
Acaba, "Yürüyün arkadaşlar, ölümüne gidiyoruz, ya şehid oluruz ya gazi" dense, hocaların arkasından kaç kişi gelir dersiniz?!
Size çarpıcı bir örnek vereyim: 28 Şubat sürecinde Türkiye genelinde "başörtüsüne özgürlük zinciri" eylemi vardı. Biz de Ankara'ya gidip İstanbul'a kadar uzanacak zincire katılacaktık.
Bu faaliyeti duyanlar sıraya girmiş, bize isimlerini yazdırmışlardı. Kalabalık bir grup olmuştuk.
O da ne? Hareket günü için aradığımızda pek çoğu, kimi işini bahane etti, kimi ailesini mazeret gösterdi, kimi rahatsızlığını ileri sürerek gidemeyeceğini söyledi, kala kala bir avuç aktivist kaldık.
Nasrettin hocaya atfedilen fil hikayesi gibi...
Bu tür konularda aslolan keyfiyettir, kemiyet değil! Zira, nice az topluluklar vardır ki, çoğunluğa galip gelmişlerdir. Ayeti hatırlayalım:
"Allah'ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir."
(Bakara, 249)
Samimiyet, samimiyet, samimiyet...