Faizin önemli bir ayırıcı yanı içerisinde risk barındırmamasıdır. Oysa risk insanları daha canlı ve üretken kılar. Sosyalist sistem bu anlamda risk içermediği için yıkılmıştır. Elbette bu çöküş tek sebebe başlanamaz ama daha fazla çalışmanın daha fazla getiri sağlamadığı bu sistemde insanlar risk almamış, daha fazla kazanma çabası içerisine girmemişlerdir. Demek ki faiz bir başka açıdan devletin yıkılışına kadar gidebilecek büyük de bir risk içeriyormuş.
Risk fıtri hayatın bir gerçeğidir. Allah insanın her an her şeye hazırlıklı olması için ölümü bile gizlemiştir. Risksiz bir kazancın kişi nezdindeki kıymeti de düşük olur. Bir başka deyişle kişi nezdinde sübjektif faydası daha yüksek (kıymetli) olan faiz değil emek geliridir. Bu yüzden de Efendimizce övülmüştür. Ticarete de esas olan risktir. Oysa bankaların yaptığı işlemler kendileri bakımından hiçbir risk barındırmadığı gibi gerçekte mal ya da hizmet üretimi de değildir. Zira satışa konu olan şey bir mal ya da hizmet değil, bizatihi paranın kendisidir. Parayı birikmiş emek-tasarruf kabul etsek bile, faiz bu emek sonucu oluşan değere ortaklık değil, gerçekte var olmayan bir değere taliptir. Çünkü faiz kar payının aksine getiri ile ilişkilendirilmeksizin elde edilen bir gelirdir. Tüketici kredileri de öyle…
Toplum için asıl olan şey tüketim değil, mal ve hizmet üretimidir. İslam ‘veren el alan elden üstündür’ düsturuyla bunun ilkesini de koymuştur. Ayrıca da Efendimiz ‘elkasibu habibullah’ (Üreten Allah’ın dostudur) diyerek bir başka açıdan üretimi-üreteni, kimbilir belki de sanayileşmeyi teşvik etmiştir. Tüketim de çeşitli şekillerde sınırlandırılmış yasaklanmıştır. İhtiyaç fazlası tüketim haram (israf) iken, elindekini ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak kimi zaman farz (zekat), kimi zamanda sünnettir (sadaka). Faizli bir müessese bütün bunları sakatlar.