Duydum ki; Bir zamanlar ‘çöl’ ararken ‘göl’ bulanlar da varmış…
Duydum ki; Davulları zurna, Zurnaları da davul sananlar varmış…
Duydum ki; ‘Hayatlara hayat veren hayatla’ diye bir kavram varmış…
Duydum ki; Olacaksa olacak; olmayacaksa olmayacakmış! Merak etmeye değmezmiş.
Duydum ki; Âhlaksızlar da kendilerini ‘adam’ sanıp, toplum içinde öyle dolaşıyorlarmış.
Duydum ki; Bazı itlerin de kendilerine kuyruk-sallayan ve yalakalık yapan itleri varmış…
Duydum ki; Şu âlemde ölenler ölüyor, kalanlar da daha sonra ölüyormuş... Allah, Allah…
Duydum ki; Sahibi ölen ve başıboş kalan köpekler, ‘şaşkın ördek’ psikolojisine girmişler.
Duydum ki; Ağaçları keserken tohumlarını fidan yapmışlar da kimsenin haberi olmamış...
Duydum ki; Olmuyormuş, efendim olmuyormuş... Öyle ‘eşyanın tabiatı’nı zorlamakla olmuyormuş…
Duydum ki; Görülen her bulutun, yeryüzüne muhakkak yağmur getireceğini düşünmemek gerekiyormuş…
Duydum ki; Bazıları cari ‘mevzuata uygun’ olan her şeyin, aynı zamanda ‘ahlâkî’ de olduğunu sanıyorlarmış…
Duydum ki; Sizinle yüz yüze konuşurken, fizik olarak yüzü kızaran her kişinin, utandığını sanmamak gerekiyormuş…
Duydum ki; Hiç uğraşmaya değmezmiş... Hiç bir ‘beşeri sistem’ kusursuz değilmiş ve düzeltmeye de gelmezmiş.
Duydum ki; İnsan kalitesinden bihaber (habersiz) bir kısım insanlar ‘kalite ile ilgili’ birimlere de atanabiliyormuş.
Duydum ki; Bazı insanlar ‘dindar’, bazıları siyasi kinleri yüzünden ‘kindar’ olurlar. Bazıları da ‘dini-dar’ olurlarmış.
Duydum ki; Çok, ama çok yüksek ferasetli eski bir dost, o zamanki dostlarına ‘altı ay bekleyin, göreceksiniz’ demiş... 8 yıl geçti hâlâ bekliyoruz...
Duydum ki; Önemli bir koltukta otururken, ‘her şeyi en iyi ben bilirim’ mantığıyla hareket edenlerin, altlarından koltuk gittikten sonraki halleri hüsranmış.
Duydum ki; Türk siyasi hayatında yarım asır boyunca, zor şartlarda biriktirilen itibar, sevgi ve saygı, yapılan yanlış bir hareketle, sıfıra inebiliyor, hatta sıfırın altında nefrete bile dönüşebiliyormuş.
Duydum ki; Ömrünün yarım asrını insanları (dost ve arkadaşlarını) kırmakla geçiren, ‘canlı mevta’, sabık ve sakıt bir akademisyen, artık gençlere film seyrettirerek onları eğitecekmiş, kendisinin eğitimden haberi olmamasına rağmen…
Hülasa;
Daha çok şey duydum da…