Doğruya ulaşmak düşünce alanını her konuda sonuna kadar açık tutmakla mümkün. Birey, düşünceye bu derece önem verirse, ancak o zaman toplumun geleceğine katkı sunar.
Düşüncenin önünü açık tutabilmek için organize güce ihtiyaç vardır. Örgütlenme bunun için gereklidir ve örgütlü toplumlar düşüncenin önünü kapatmaya çalışanlara karşı mücadele ederler.
Zira, bireyin özgürlüğü, örgütlenmenin gücüyle eşdeğerdir ve özgürlük, gelişmeyi hedefleyen toplumlar için kutsaldır..
Demokrasi, bireysel ve örgütsel özgürlüğün gücü ölçüsünde gelişir. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün güvence altına alındığı toplumlarda şeffaflık öne çıkar. Şeffaflık bireyi, toplumu doğruyla buluşturur.
Otokratik sistemlerde, her şey ‘erk’in öngördüğü biçimde şekillenir. Bu durumun demokrasiyle çatışır görülmemesi için de bireysel ve örgütsel düşüncenin varlığına engel olunmaz ancak onlar yönetsel gücün istemleri doğrultusunda yapılandırılırlar.(Bu tür örgütlere literatürde “sarı örgüt” denmekte.) Düşüncesi kontrol altında tutulan bireylerin oluşturduğu örgütler demokrasinin değil, gücün aparatı olarak görev görürler.
Otokrasi, kitlesel dinleri toplumun kontrolü için en önemli argüman olarak görür. Dini, kontrol altında tutarak toplumu din üzerinden baskı altına alır. Bunun için yapılmasını önemli gördüğü, gerekli olan şey, dini, sistemin yönlendiricisi haline getirmektir. Bunun için dini konularda düşünsel özgürlük baskılanır ve sisteme uygun bir din anlayışı türetilir. Böylece, kalıba sokulan din toplumun düşünsel özgürlüğünü gönüllülük üzerinden sınırlar, demokrasi görüntüsel olarak korunurken, içi boşaltılmış olur...
İslam ülkeleri denilen ülkelerin yönetimleri asırlardır sistemle harmanlanmış bu tip dinlerin gücünü kullanarak düşünce özgürlüğünün önünü kesiyorlar. O nedenle, bu ülkelerde demokrasinin gelişme şansı yok veya değişim için çok uzun süreçlere ihtiyaç var..
“İslam ülkelerinde deizm neden hızla yayılıyor?” sorusunun cevabını da burada aramak gerekir. Yerleşik dinden uzaklaşmadan toplumun doğruya ulaşmasının mümkün olamayacağının farkında olan zihinler bu nedenle dinden uzaklaşmayı ilk şart görüyorlar..
Sonuç: eğer toplumun gerçek demokrasiye kavuşmasını istiyorsak işe dini alandan başlamalı, dini düşünce alanının özgürleştirilmesini sağlayabilmeliyiz.
Bunca afaroz mekanizmasına rağmen bunu başarmak elbet kolay değil. Ancak, bu başarılmazsa hiçbir şeyin de değişme, düzelme ihtimali yok..