Her insan için hayatının belli dönemlerinde değer verdiği bir şeyler illa ki vardır. Bunların ne kadar değeli oldukları kişinin kendi kişisel ölçüleri içinde ifadesini bulur.
Değer verdiğimiz şeyler bizim için ne kadar değerlidir? Hep öyle miydiler ve öyle mi kalacaklar?
İnsanın bu ve benzeri sorulara mutlaka bir cevabı olmalıdır ama değer verdiği şeylerin bir gün elinden çıkıp gideceğinin bilinci ve tevekkülü içinde olmasının gerekliliğini de bilmek zorundadır.
Değerli bulduğumuz her şey insan hayatı içinde gün gelir değerini yitirebilir. Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Bu sebepten değerini kaybedecek olan şeylere insanın tutkuyla, hırsla bağlanmasının mantıklı olan hiçbir yanı yoktur. Çünkü yaratılmış olan her şey fanidir ve sınırlı bir ömre sahiptir, vade dolduğunda yok olup gidecektir.
Yaratılmış olan her şey gibi insanoğlu da fanidir, gelip geçicidir. Belli bir süre için bu dünyada vardır.
İşte tam da bu sebepten kişi geçici olana sarılmak yerine asıl değerli ve gerçek olana, sonsuza kadar değerinden hiçbir şey yitirmeyecek olana rağbet etmeli ve değer vermeli değil midir?
İnsan için asıl değerli olan ise hayatı boyunca Yaratan’ın rızasına uygun olarak yaşamış olmasıdır. Ona lazım olacak olan budur, bundan gayrısı değil.
Öte yandan kişinin kendisine verilmiş olunan hayatı değerli kılması ise onu yaratanın rızasını ne kadar kazandığıyla doğru orantılıdır.
Kısaca demem o ki “ne ekersen onu biçersin.” Başka hiçbir şey değil.
RECEP AKIL