Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

DEĞERLER EĞİTİMİ

DEĞERLER EĞİTİMİ

Bir kaç hafta önceydi. Okul yöneticilerinden kadim dostum "İdris ASAR" ile bir araya geldiğimizde "Değerler Eğitimi" ile ilgili bir çalışma yapıp kitap yazmamı önermişti. "Daha çok okura ulaşmak böylece mümkün olur" dedi. "Bunun yanısıra daha gerçekçi bilgilere öğrenci ve velilerin ulaşmasının mümkün olacağını" dile getirmişti. Ayrıca, " Bizim yetişkin insanımızın çok azı kitap okuyor, kitap en çok ilkokul ortaokul öğrencileri okur" dedi. Şüphesiz ki hocamızın bu tespitleri çok doğruydu. Önerilerini dikkatle dinledim. Kafamın bir kenarına yazdım. Şimdi "Yaratan Rabbimin Adı ile, Bismillahirrahmanirrahim" diyerek bu çalışmaya başlıyorum. Rabbim bizleri mahcup eylemesin. Amiin!!

Yıllar önceydi. Kocaman İköğretim Okulu'nda 1. Sınıf okutuyordum. 50 öğrencim vardı. O zamanlar ne de olsa genç öğretmendim.Bir vesile ile emekli bir öğretmenle tanışmıştım. Büyüklere her zaman saygı duyarız. "1.Sınıf okutuyorum, bir de 50 öğrencim var" deyince:

Hoca;

- Endişelenme! Çocukları sev, yeter! demişti.

Ben, o günden itibaren öğrencileri ve çocukları bir başka sevmeye başlamıştım. Tüm dünyanın çocuklarını sevdiğimi yüksek sesle haykırarak sözlerime başlamak istiyorum. Halâ göreve devam ediyorsam en büyük nedeni çocuk sevgisidir.

İnsan Hakları Sözleşmesine göre, 18 yaş altı bütün bireyler çocuktur. Çocuk hakları sözleşmesi çocukların yaşaması ve gelişmesi, ayrım gözetilmemesi, çocuğun yüksek yararının gözetilmesi ve çocuk katılımını temel alan; çocuklara özgü hakların tamamını içeren sözleşmedir. Bu bakımdan ben de sizlere bu eserimde sizlere "çocuklar" diye sesleneceğim. Tamam mı?

Ayrıca bu kitabımda velilerimize de mesajlarım olacaktır. Zaman zaman " Değerli Veliler!" hitabını da kullanacağım. Hem velilerimiz hem de öğrencilerimizin severek okuyacağı bir eser olacaktır inşallah

Sevgili Çocuklar! Kitabımın ismine "Değerler Eğitimi diye koyacağım. Aslında, bizim âhlâki kurallarımıza "değerler eğitimi"demişler. Biraz da biliyorsunuz Avrupalılara özeniyoruz. Değerler eğitiminin içine bu bağlamda biraz da hıristiyanlığın değerleri girmiş oluyor. Bu konuya dikkat edelim.

Kitabıma Âhlâki Kurallarımız diyebilirdim, O zaman Kur'an Kursları ve İmam-Hatiplerde bu kurallar bol bol okutuluyor denilecekti. Benim buradaki amacım tüm ilkokul ve ortaokul öğrencilerine ve velilerine seslenebilmektir.

Diğer yandan bu ismi kitaba verdiğimde siz gibi çocukların ve velilerin dikkatini daha çok çekiyor olabilir diye düşündüm. Hedefimiz binlerce öğrencimiz kitabımızı okuyup yararlanmasıdır.

Sevgili Çocuklar! Öğretmen olmayıp da bize değerler eğitimini anlatan bir çok yazar vardır. Bir gün bile öğretmenlik yapmayanlar sizi ne kadar anlar ve ne kadar bilir.

Biliyor musunuz? Ben 35 yıldan beri öğrencilerimle başbaşayım. Anadolumuzun çok farklı yerlerde ve okullarda öğretmenlik yaptım. Köylerde, mezralarda çalıştım. 35 yılım sizin aranızda olmakla geçti. Size olan sevgimden dolayı görevime devam ediyorum. Öğrencilerime "bir harf" öğrettiğim zaman dünyanın en mutlu insanı oluyorum. Biliyorsunuz

Ne güzel söylemiş Hz. Ali “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diye...

Burada bu söz öğretmenliğin ne kadar güzel bir meslek olduğunu anlatıyor aslında. Farkında mısınız?

Siz de okullarda ve sınıflarınızda öğretmenlerden ya da arkadaşlarınızdan öğrendiğiniz güzel bilgileri arkadaşlarınıza anlatın. Siz de bir harf öğretenlerden olun. Harfleri ve bilgileri illa da öğretmenler öğretir diye bir kural yoktur. Aklıma bir güzel söz geldi. Dikkatle okumanızı rica ederim. " Bildiğimin alimi, bilmediğimin talibiyim" . Bu şöz ne anlattığına biraz bakalım mı?

İnsan iyi bildiği bir konuda başkalarına bilgi verebilir. Bilmediği konuları da sorup öğrenmenin önemini anlatıyor.

HAYAT BOYU ÖĞRENME

Sevgili çocuklar! İlmin ve bilginin sonu yoktur. Dünya'nın en önemli üniversitelerini bitirsen bile bildiklerin belmediklerinin yanında hiç kalır. O yüzden öğrenmenin yaşı yoktur. Ölünceye kadar öğreniyoruz. Bu gerçeği Peygamberimiz (SAV) şöyle ifade ediyor. " Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz" diye. Ne güzel ifade etmiş değil mi?

Ben burada sizlere zaman zaman sizi yormayacak şekilde bazı teknik bilgiler de vereceğim. Derinlemesine girmeden. Zevkle okuyup üzerinde düşüneceginiz bazı güzel sözler hatırlatacağım.

Evet öğrenmenin yaşı yoktur. Her yaşta öğrenme vardır. Amma!!!

Püf noktası burası. İnsanın en iyi öğrendiği dönemleri çocukluk ve gençlik dönemleridir. Özellikle ilkokul çağı çok önemlidir. Buna dikkatinizi çekerim sevgili çocuklar!

İlkokul, ortaokul ve lise yıllarınızda kendinizi iyi yetiştirdiğinizde okuyup başaramayacağınız üniversite olmaz. Özellikle ilkokul çok önemlidir. İlkokulda iyi yetişen bir çocuk, aynı şekilde yoluna devam ederse ortaokul ve lisede de başarılı olur. Bunları yaşadık ve gördük.

Sevgili Çocuklar! Çocukluğunuzun ve gençliğimizin kıymetini bilin. İyi bilin ki bu yaşlarda öğrendiğiniz faydalı bilgiler ve güzel davranışlar hayat boyu devam edecektir. İnsan üzerinde kalıcı bilgiler ve güzel davranışlar bu çağda öğrenilir. Bu çağda öğrendiğiniz bilgiler kayaları oyarak yazılan bilgilere benzer. Sonradan öğrenilen bilgiler kumun üzerine yazılan yazılara benzer ki hafif bir rüzgar estiğinde o yazı silinir gider.

Bizim öğretmenlerimiz de bize bunun böyle olduğunu anlatırlardı. Bazılarımız dikkate almazdık. Siz sakın bizim düştüğümüz hataya düşmeyiniz.

Bu konu sizi biraz yordu sanırım. Haa!! Bu arada söylediklerimi da gayet güzel anladınız. Farkındayım. Şimdi konuyu değiştiriyorum.

KİTAP EN İYİ ARKADAŞTIR

Sevgili Çocuklar! Biliyor musunuz? Bu bir atasözüdür. Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Atasözleri, kim tarafından ne zaman söylendiği bilinmediğinden anonimdir. Anonim söyleyeni belli olmayan demektir. Cümlede kullanalım."Onun anonim dostları vardır, çoğunu kendi de bilmez". Anonim ve atasözünün ne olduğunu anladık mı?

Bu sözü biz küçukken büyüklerimizden duyardık. O zaman da anlamlı bir sözdü, şimdi de anlamlıdır. Hiç bir zaman da anlamını kaybetmeyecektir.

Neden kitap en iyi arkadaş oluyor? Kitap karşılıksız bize çok şey kazandırıyor.Kitap okuduğumuz zaman; kitabın yazarını, olayların kahramanlarını kitaptaki var olan bilgileri öğrenmiş oluyoruz. Bizim için o bilgiler iki kapak arasındaki sayfalarda yıllarca korunmaktadır. Her istediğimizde açar bakarız. Bizden bir ücret istenmemektedir. Bu arada dişital kitaplar hiç bir zaman kitabın aslını tutmamaktadır. Kitap canlıdır, öbürü ise sanaldır.

Kitapları çok küçük yaştan itibaren arkadaş edineceğiz. Okul çantamızin bir kenarına ders kitaplarımızın dışında okuma kitabımız olsun. Yastığımızın yanı başinda da kitabımız olsun. Her fırsatta kitap okuyalım, kendimizi geliştirelim. Okuyup bitirdiğimiz kitaplarımızı arkadaşlarımıza anlatalım. Emanet olarak verelim. Okumalarını sağlayalım. İyi biliniz ki bilgilerimizi ve sevinçlerimizi arkadaşlarımızla paylaşıldıkça artacaktır.

Ara ara velilerimize de burada sesleneceğiz. Çocuklarımızın güzel davranışlar kazanmasının mimarlarının ön önemli saç ayaklarından birisi anne ve babalardır. Çocuğun ilk öğretmeni kimdir sorusunun cevabı şüphesiz ki annedir. Sizler de çok önemlisiniz.

EL VE DİL BİRLİĞİNİN ÖNEMİ

Bizim en kıymetli varlıklarımız çocuklarımızdır. Çocuklarımızı yıllarca teslim ettiğimiz öğretmenlerimize son derece saygı duyalım. Biz veliler saygı duydukça çocuklarımız da saygı duyacaktır. Bu, deneyimle sabittir. Saygısız olan velinin çocuğu da saygısız olur. Çünkü çocuk için rol model başta anne-babadır. İlk eğitimini evden alarak geliyor çünkü.

Öğretmenlerimizle el ele verelim. Çocuklarımızı iyi eğitim vermenin yolu budur.

Benim geçmiş zamanda bir polis velim vardı. 5 sene çocuğunu okuttum. En son Endüstri Mühendisliğini kazandı. Çocuğun babası bir kerecik dahi bana saygısızlık yapmadı. Hep yanımda yer aldı. Halâ da dostluğumuz devam ediyor. Burada ben el birliğinin önemini vurgulamaya çalışıyorum.

Bu arada aynı sınıfta başka bir velim vardı. Saygısızlığı yanında kapalı kapılar ardından beni şikayete giderdi. Bir keresinde denk gelmiştim. "Bilmeden, öğretmene şikayetini bildirmeden bir üst makama şikâyete gitmek demek, öğretmene olan güvensizliği ortaya koyuyor. Bu günden sonra çocuk benim sınıfa gelmesin lütfen!" dedim. O çocuk şimdi sokaklarda dolaşıyor .

Değeli Veliler ve Kıymetli Çocuklar! Bu anlatımlar basit gibi görünse de "öğretmen-veli" iş birliğini azaltır. İş birliği azaldıkça başarı düşer. İş birliği demek aynı yöne doğru ipi çekmek demektir

Sevgili Çocuklar! Siz bilirsiniz. Yerde 100 kg' lık bir taş vardır. O taşı aynı yöne doğru hep beraber çekersen 100 kg'lık bir güce ihtiyacımız var. Yok eğer bazılarımız farklı yönlere doğru çekerse kaç kilogramlık güç gerekir? Oturup hesaplamak gerekir. Yani çok daha fazla güce ihtiyaç duyulacaktır.

Bu yônüyle maddenin yasaları ile, sosyal yasalar benzeşiyor. Farkında mısınız? Anlatabildim mi?

Biraz ara verelim. Bir meyve suyu ya da süt içelim. Sonra devam ederiz inşallah! Ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.