İbrahim Halil ER
CİZVİT YÖNTEMİ
Bir Hristiyan tarikatı olan Cizvitler, düşmanları ile asla açıktan kavga etmezlerdi. Uzun vadeli planlar yaparlar, misyonerlik ve eğitime ehemmiyet verirlerdi. Kurdukları mekteplerde yetişen gençleri, düşmanlarının bünyesine yerleştirirlerdi. Bu sayede çok uzun zaman alsa bile düşmanlarını zayıflatır ve nihayet yıkarlardı.
Afrika’nın yeraltı kaynaklarını İngiltere’ye akıtan elmas tüccarı Cecil Rhodes, Rhodes bursunu neden verdiğini Lord Rothschild’e anlatırken Cizvitlerin bu hususiyetini örnek göstermiş ve Ona şöyle demişti:
“Eğer bulabilirsen Cizvit’lerin tüzüğünü al ve oradaki Roma Katolik Dini ibaresinin yerine İngiliz İmparatorluğu yaz.”
*****
HOCALI KATLIAMI
26 Şubat 1992 yılında Azerbaycan’ın Karabağ bölgesindeki Hocalı köyünde Ermeni askerleri tarafından 106 kadın ve 83 çocuk olmak üzere toplam 613 Azeri şehit etti. Bunlar resmi rakamlar, gayri resmi rakamların daha fazla olduğu düşünülmektedir. Aslında bu bir katliamdı. Ermeni askerler, Hocalı köyüne girerek burada bulunan tüm insanları işkencelerle öldürdüler. Yapılan işkencelerin türlerini okuduğumuzda İnsan nasıl bu kadar vahşi olabilir diye düşünmektedir. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başları kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocukların da süngülendiği ve işkencelerle öldürüldüğü tespit edilmiştir.
Nedense insanlarımız Hocalı Katliamına karşı duyarsız olmuşlardır. Halbuki bu tür saldırıları anmak ve hatırlamak, gelecek adına kendimize bir perspektif çizmek açısından önemlidir. Etrafımızda nasıl bir düşmanlığın olduğunu ve hatta nefretin boyutunu görmek açısından da önemlidir. Biz, zayıf düştüğümüzde bu nefret yumağı tarafından nasıl bir saldırıya maruz kalacağımızı idrak etmeliyiz. Bu nedenle düşmemek için, zayıf olmamak için çok çalışmalı ve her şeyden önemlisi de birliğimizi bozmamalıyız.
Hocalı katliamı sadece bir katliam değil, batının bize bakışını gösterdiği gibi, onların iki yüzlülüğünü de göstermektedir. Ermenilerin böyle bir katliamını mazur gösterme ve hatta hiç gündeme getirmeme gibi bir tavır sergilemektedirler. Bu olayın milyonda birisi bizler tarafından gerçekleştirilmiş olsaydı bugün dünya kamuoyunun önüne çıkamaz ve tüm medya kuruluşlarında bu yapılanlar servis edilir, ciddi müeyyidelerle karşılaşırdık. İşte bizlerin belli bir siyasi bilince ulaşmamız için bu tür konuları gündeme getirmeye önem vermeliyiz.
Zaferlerimiz kadar, mağlubiyetlerimiz ve bize yönelik saldırıları da sıcak tutmalıyız ki teyakkuzda olmalı ve sürekli başarı için gayret göstermeliyiz. Her yıl Hocalı katliamı sessiz sedasız anılırken bu katliamın sessizce geçiştirilecek bir katliam olmadığını hatırlamalıyız. Son yıllarda Müslümanlar ciddi katliamlara maruz kaldılar. Bunlar Hocalı, Srebrenica ve Halepçe’dir. Çevremizde yaşanan bu vahşetin hangi tarihi, dini, sosyolojik ve psikolojik saiklerle hareket ettiğini analiz etmeli ve kendimizi bu tür saldırılara karşı korumalıyız.
Bir daha bu tür acıların yaşanmaması için devletimizin önlem alması gerekir. Bu tür durumlarda anında tavır alacak mekanizmalar oluşturmalı, bir nevi gözlem komisyonu oluşturumalıdır. Ermenilerin hala 100 yıl önceki Tehcir yalanını gündemde tutmaya çalışmaları, kendilerini mazlum ve zulme uğramış bir millet olarak göstermeleri ve bu tehcir yasasından siyasi rant devşirmeye kalkışmalarının önünde onların yaptığı bu tür zulümleri koyarak durdurmalıyız.
Azerbaycan Dışişleri Bakanlığının konuya ilişkin son bildirisinde, "Hocalı soykırımı dünya kamuoyunca yasal değerlendirilmesini bulmalı. Ulusal ve uluslararası düzeyde devamlı görülen işler cezasızlığa son verilmesi ve sorumluların adalet mahkemesine çıkarılmasına hizmet edecek. Uluslararası kamuoyunu Ermenistan'ın çocuk, kadın ve yaşlılar da dahil sivillere karşı işlediği insanlık suçunu kınama ve Hocalı Soykırımı'nı tanıma çağrısında bulunuyoruz." Diyor… Biz de konu ile ilgili duyarlığın sürdürülmesini talep ediyoruz.