Ali ALP
BÜTÜN FEMİNİSTLERE BİR SAĞDUYU MANİFESTOSU
Birkaç ay önce yazdığım bu yazımı güncelleyerek tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu yazının amacı; birbirinden ‘farklı’ bununla birlikte birbirinin tamamlayıcısı olan kadın ve erkeğin, ( bilhassa son yıllarda) birbirinden kopartılması, ayırılması için yapılan planlı çalışmaların ne kadar yanlış, ters olduğunu belirtmek ve doğruya, iyiye karşı bir farkındalık oluşturmaktır.
Hayatımızın her alanında siyah-beyaz, gece-gündüz, acı-tatlı gibi zıtlıklar bulunur ve birinin olması diğerini anlamlı kılar. Hatta bu uçlar kendilerini ne kadar hissettirirlerse her ikisinin kıymeti o ölçüde korunmuş olur. Şüphesiz bu zıtlıkların başında da iki insan cinsi olan kadın ve erkek gelmektedir. Bunlar da tıpkı diğer zıtlıklar gibi kendi özlerini ne kadar öne çıkarırlarsa her ikisinin kıymetini belirgin kılarlar.
Kadın ve erkek, tıpkı iki elmanın yarısı gibi birbirini tamamlayan iki parçadır. Bu tamamlama çok özel, kendine has bir ilişkidir. Yani bu tam olma durumu ne iki erkek arasında ve ne de sadece iki kadın arasında gerçekleşir. Bunun sebebi de aslında işin en güzel tarafı. Sebebi şu ki kadın ve erkek birbirinden gerek psikolojik gerek biyolojik ve gerekse fizyolojik yönden farklı olarak dünyaya gelir. Bugün bunu açık ve net bir şekilde bilim ortaya koymaktadır. Kadının beyin yapısında birden çok konuşma merkezi bulunurken erkek de yalnız bir tane bulunmaktadır. Kadının derisi erkeğe göre on kat daha incedir. Kadın, beynin sağ (duygusal, fikir üretme..), erkek ise daha çok sol(mantıksal, sayısal..) bölümünü kullanır. Kadının kalbi erkeğe göre daha küçüktür ve daha hızlı çalışır. Bunlar farklılıklara verebileceğimiz birçok örnekten birkaçı sadece.
Tüm bu farklılıklar, kadınla erkeği birbirine yakın hissettirmeye, sevdirmeye, ilgi, alaka duyurmaya sevk etmiştir. Hülasa bu durumu ayrışmaya, hatta birbirine hasım olmaya değil bilakis tamamlayıcı bir unsur, hikmet olarak anlamalıyız.
Feminizmin adeta altın çağını yaşadığı şu yüzyılımızda, kadın ve erkeğin birbiri ile yeniden barışmasına, (kabul etseler de etmeseler de) birbirine ihtiyaçları olduklarını bilmesine ne kadar da ihtiyacımız var. Kadınların ve erkeklerin ‘kendi başıma yeterim’ düşüncesi gerçeklikten, sağduyudan, insaftan uzak, fıtratı inkardır.
‘Feminizm, kadının aşık olma duygusunu yok ediyor, duygusal ihmaline zemin hazırlıyor. ’ diye ne güzel söylüyor Nevzat TARHAN. Kadınların belki başlangıçta haklı sebeplerle sığındıkları bu ideoloji, bugün evlenmeyi eziklik, yetersizlik olarak anlayan bir genç kadın nesli ortaya çıkardı. Ekonomik olarak bağımsız olunca erkeğe ihtiyacının olmadığını düşünen bir nesil. Ayrıca feminist düşüncenin erkekler tarafında kabul görmesi de kadının özgürlüğü için değil bilakis kadına ulaşmanın, onu cinsel, duygusal olarak istismar etme fikrinin savunulmasıdır.
Ne kadın erkeğe sadece maddi olarak muhtaçtır, ne de erkek kadına sadece cinsel yönden muhtaçtır. Evet, her iki cinsin de birbirine ihtiyacı vardır ve bu hem fizyolojik hem psikolojik hem duygusal olmak üzere çok yönlüdür. Aksini iddia edenler ve bir itiraf bekleyenler için buradan yazalım:
Çevremde karşı cinsle bir bağ kuramamanın eksikliğini yaşayan, buna hasret duyan o kadar çok arkadaşım var ki. Bir kadınla yakınlık kurmak, birlikte hayatı paylaşmak için öyle can atıyorlar ki.
Ayrıca iki erkek konuştuğu zaman genelde kendileri ile ilgili karşılıklı örnekler verirler ve iletişim yüzeysel olur.
Ancak kadın erkeği sadece dinleyen, rahatlatan bir yapıya sahiptir ve bu bizim için çok kıymetlidir.
Bundan başka kadın, evlenen erkeğin yüreğinin annesi olur. Erkek, anneden ayrılığın yarattığı eksikliğini eşi sayesinde hissetmez.
Erkek için kadın; kendisinden fazla düşündüğü, üzerine titrediği, rahat etmesi için elinden geleni yaptığı ve tüm bu zahmetlerden dolayı da mutlu olduğu kişidir.
Erkekler adına bunları söylüyorum ki eminim kadınlar için de durum böyledir. Öyle ya kadının eşinde bulduğu sevgiyi, güveni, huzuru, mutluluğu yüz tane kadın birleşse verebilir mi bir kadına sizce?
Cinsler arasında kurulan o psikolojik, duygusal ilişkinin yerini başka hiçbir şey tutmayacaktır ve bu belki de dünyadaki en değerli şeylerden biridir. Evet, bir erkek için güler yüzlü eşinin elinden içtiği bir kahve paha biçilmezdir. Bütün gün çalışmış olsa bile eşinin yüzünü gördüğünde ve severek yapılan bir fincan kahveyi içtiğinde o yorgunluğunu hissetmeyecektir. Bütün gün evi için çocukları için didinen, uğraşan kadının ise akşam eve gelen kocasından duyduğu bir teşekkür, bir güzel söz, onun mest olmasına yetecektir. Ve bu duygular sadece birbirine gönülden bağlı kadın ve erkek arasında zuhur eder.
Son olarak kadının elinden aşkı, sevgiyi, mutlu bir yuva imkanını almayın. Ona sadece sevdiği bir erkeğin hissettireceği duygulardan, yaşantılardan onu mahrum etmeyin. Kadın(lar) olarak erkek cinsine olan saldırı, öfke, kin sizi temin ederim ki hiçbir ihtiyacınızı karşılamaz, sizi tatmin de etmez. Kadının yuva kurmak, eşinden ilgi alaka görmek, kocası tarafından onaylanmak ihtiyacını feminizm de dahil hiçbir ideolojinin karşılamaya gücü yetmez, yetmeyecektir. İnat etmeyi bırakıp yeniden ailenin, sağlıklı ilişkilerin temellerini atmalıyız hep beraber.
Bütün feminist düşünce taraftarlarını sağduyulu, insaflı, merhametli, ön yargısız, duru, saf bir şekilde düşünmeye ve fıtrat ile barışmaya davet ediyorum.