Prof. Emin Acar'ı ilk kez ilkokul 3. sınıfta iken babamla birlikte dergahını ziyaret ettiğimizde görmüştüm.
O zamanlar Gazianteb'in Nizip ilçesinin Kıratlı köyünde kalıyorduk. Babamın Ankara ziyaretinde ona eşlik etmiştim. Hacıbayram'da namaz kıldık. Ordan Emin Acar'ın dergahına indik.
Bize meşhur çorbasından ikram etti. Tadını hala unutamam.
Ankara'ya geldiğimizde bazen babam ona gider, bazen o babama gelirdi. Bazen de biz ona giderdik. Sohbetlerine katılırdık. Babam vefatında bize taziye ziyaretine geldi. Babamın hatıratını yazdığımda kendisine hediye etmek için bir akşam vakti yanına gitmiştim.
Yine hayır dualar etmiş, babamı anmıştı.
Sohbetlerimize katılan ve psikolojik sorunları olanları hep ona yöneltirdim. Kendisi aynı zamanda bir psikiyatri profesörüydü. Aynı zamanda mürşiddi. Bu ikisini birleştiren tek insandı Türkiye'de.
Hastalık manevi mi? maddi mi? anlar ve ona göre teşhis koyardı.
Bir çok insanımıza şifa olmuştu...
Bu açıdan hem bir baba dostunu ve hem de bir yardımcımızı kaybettik.
Onun vefatı ile Hacıbayramın meczupları da yetim kaldı.
Hacıbayram camisinin çevresindeki meczuplar onun dergahında teklifsizce yemeklerini yerlerdi. Kapısı herkese açıktı.
Ankara'nın en üst düzeydeki bürokratını ve meczubunu aynı sofrada yanyana görebilirdiniz.
Bir Allah dostu ve aile dostumuzu kaybettik.
Allah mekanını cennet eylesin. Günahlarını bağışlasın. Rahmetiyle muamele etsin.