Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

BİR MUALLİM OLARAK HZ. MUHAMMET SAV:

BİR MUALLİM OLARAK HZ. MUHAMMET (SAV):

Kısa adı ÖĞ-DER olarak bilinen Samsun Şuurlu Öğretmenler Derneği, Acem Tekkesi'nde tertip ettiği konfersnsa izleyici olarak katıldım. Konferansı veren akademisyen, OMÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doc. Dr. Rıza KORKMAZGÖZ Hoca'ydı. Konferans sinevizyon gösterisiyle başladı. Programa sözün en güzeli olan Kur'an'ı Kerim tilavetiyle başlandı. Okuyucu bendim çok şükür. Ahzab Süresi'nin 38-48 arasındaki ayetleri okuduktan sonra ayetlerin anlamlarını da sundum. Ardından İstiklâl Marşı okundu. Şube başkanının konuşmasından sonra sunucu tarafından hoca kürsüye davet edildi. Konferans süresince aldığım notları burada aktarmaya çalışacağım.

Evvela Hoca kim? , İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü, Kelam Anabilim Dalı' nda uzman. Camilerde vaazlar da veren hoca, kürsü tecrübesi olduğu her halinden belliydi. Yüze yakın dinleyici vardı salonda. Akademik bir lisan kullanmaya özen gösterdi. Dikkatlice dinlemeye ve notlar almaya çalıştım. Konuşmasınnın başında " gayesinin gayesi" tabirini kullandı. Bir konunun anlatılmasının sebebi- gayesi vardır tabi ki!!! Genellikle bu da haziruun tarafından bilinir. Hoca,konunun "Bilinen gayenin ötesini, arka plânını sunacağım" ifadelerini kullandı.

İnsanın en önemli özelliği " ben ve özgürlük" tür diyen hoca bu kavramlar üzerinde durdu..Özgürlük demek çevredeki bütün prangalardan arınmak, gerçek kimliğine kavuşmak olduğunu beyan ettl. Bu bağlamda Kur'an'ı Kerim bir hatırlatma kitabı olduğunu, peygamberimiz bu anlamda uyarıcı,hakikatleri hatırlatan ve etrafa nurlar saçan bir elçidir. " Vesiracen muniraa" . Bu ifadeye ayet-i celile delildir.

Bütün peygamberlere gelen dinin adı islâm olduğunu, bu bağlamda peygamberlere gelen vahyin aynı kaynaktan geldiği, ve birbirini tamamladığını belrten hoca, Hz. Peygamberimiz sav. de binada son kalan tuğlayı koymak üzere gönderildiğini belirtti. Bütün peygamberlerin gayesi, bu manada islâm binasını inşa etmekti.

Korku insanı köleleştirir, bedel ödemeden özgürlük elde edemezsiniz. İnsan refah ve mutluluk içerisinde yaşarken "dava" doğmaz. Dava adamı olunmaz. Zalimin zulmünden korkmayınız. İstikläl Marşı'mız "Korkma"!!! diye başlar.Büyük davalar büyük sıkıntılarla başlar.Hoca, bu manada dünyada İslâma ve Müslümanlara, emperyal güçler tarafından yapılan baskılar ve uygulanan zulûmler karşısında, İslâm Davası" bütün ihtişamıyla yeniden dirilecektir" dedi.

İnsanlar onur ve şerefi için yaşar, onurunu ve şerefini kaybedenler insanlıklarını kaybederler. Maddenin kaybının telâfisi vardır. Cesaret ve onurunu kaybeden milletler yok olmaya mahkümdür.

Hoca, cebir kelimesini çok kullandı. Aşağidaki tanımlama doğrultusunda "cebir' kelimesini kullanmadı.

"Cebir sayılar teorisini, geometriyi ve analizi içine alan geniş bir matematik dalıdır. Temel matematik işlemlerinden, çember ve daire alanları bulmayı kapsayan geniş bir ilgi alanına sahiptir.'

Hoca cebir kelimesini, zor kullanma, zorlayış, zora başvurma, zor... gibi anlamlarda kullanmıştı bu kelimeyi.

Bu arada "ben" kelimesi üzerinde durdu. Konferansının temel konusu "ben ve cebir" kelimeleri üzerindeydi. Bu ana temadan hareketle "özgürlük" kelimesi üzerinde çok durdu. Özgür irade ile insan ancak gerçek müslüman olur. İslâm Sisteminin dışında asla, başka sistemler insanlığa huzur getirmeyecektir. Gayri İslami sistemlerden adalet beklemek beyhudedir.

Dün hayat veren Kur'an bugün neden hayat vermiyor. 300 yıldan beri uyuyan müslümanlar var. Her taraf perişan. Müslüman vurdum duymaz haldedir. İnsanlık cehaletin zirvesine ulasmış vaziyettedir. Artık derin uykudan uyanmalı, etraftaki insanlara hakkı haykırmalı, pislikleri temizlemeliyiz.

Rabbimiz Muddesir Süresi'nde;

1 - Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)!

2 - Kalk artık uyar.

3 - Sadece Rabbini yücelt.

4 - Elbiseni temizle.

5 - Pislikten sakın. Buyurmaktadır. Halihazırdaki dünyadaki durum da Peygamberimiz görevlendirdiği zamandaki durumla aynen benzeşme görünmektedir. Ayet-i Kerimeler, şimdiki müslümanlara!!! " Kalkın, gafletten uyanın, etraftaki insanları uyarın, Rabbimize yönelin" anlamları taşımaktadır. Ayetler Nebinin şahsında bizedir.

Bu hatırlamalardan sonra üzerinde durduğu konulardan birisi de;

Hilful Fudul Cemiyeti idi;

Erdemliler Topluluğu veya Hilfü'l-Fudûl (Arapça: حلف الفضول), 589 yılında,Araplar arasında süregelen (ve başta Ficâr savaşları sonrasında ortaya çıkan) anarşi ortamında güvenliğin sağlanması, zayıfların korunması, zulmün önlenmesi için "toplumda sözü geçen ve iyi niyetli" kişilerin önderliğinde kurulan, İslam Peygamberi Muhammed'in sav.in de üyesi olduğu cemiyettir. Hicret'ten sonra İslam Devleti'nin tek siyasi partisi olup Emevî devrinin başlarında kapanmıştır.

Bu tür cemiyetlerinin günümüzde daha kapsamlı bir şekilde kurulması zamanı gelmiştir.Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan 40 yıl İslâm Birliği' nın önemini anlattı. Temeli Hilful Fudul cemiyetine dayanmaktadır. İslâm Birliği kurulmadan dünyadan adalet beklemek beyhudedir.

Hoca sözlerine şöyle devam etti. İnsan eşittir iradesidir ya da insan iyi yönde iradede bulunduğu kadar insandır. İnsan cebir altına alınmamalı, iradesini özgürce ortaya koyabilmelidir. Cebir ortadan kaldırıldığında şer düzen ortadan kalkacak, insan özgürleşecektir. Özgürleşen insan fıtratına uygun hareket ettiği sürece mükemmel olur. Cebrin ortadan kalkmasını tahakküm sahipleri asla istemez. Zira menfaatlerine ters düşer.

Bugünkü dünyada emperyal güçler "varlık yasasını" keşfetmişlerdir. O yüzden madden güçlüdürler. Müslümanlar Yüce Allah'ın varlık yasalarına yönelmelidirler. Haksızlıkların önüne geçmenin yolu budur

Her varlık fıtraten temizdir, zararsızdır. Sonradan insan eliyle bozulur. İnsan da fıtratında temizdir. " Her doğan İslâm fıtratı üzerinde doğar, sonradan anne- baba çocuğunu hıristiyan ya da yahudi yapar" hadisi şerifin anlamı da fıtratın önemini vurgulamaktadır.

İnsanı Allah Teâlâ "ahseni tekvim" suretinde yaratmıştır. İnsan bu manada kainatın küçük timsalidir. Varlık yasalarıyla beraber yeryüzünü, yeryüzünün derinliklerini ve gökyüzünü, kendine hizmetkar olarak kullanabilmektedir. Bu gerçeği ifade eden onlarca ayet-i kerime vardır. Bir örnek verelim. Casiye Süresi' nde Cenab-ı Hâk, "Göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır". buyurmaktadır.

Allah Teâla insanlara yaratığı varlkklar içinde en mükemmel yaratmasını Kuran'da, "kudret, ruhundan üfleme, ehseni takvim" tabirlerini kullanması diğer mahkumlardan üstün kıldığının ifadesidir. Ayrıca meleklerine tazim için Adem as' ma secde etmeleri, insan denen varlığın mükemmelliğinj ifade eder. "İlla iblis" iblisin bencil davranıp kaçınması sebebiyle cehennemlik olması sebebini doğurmuştur.

Adem (AS)' ın iradesini ortaya koyması ve yasak ağaçtan yemesi (değişik bir ifadeyle) aslında özgürce hareket etmesi anlamına gelmektedir. Tevbe etmesi ve tevbesinin kabul olması sonucunda yeryüzüne indirilmesi ceza değil ecirdir. Bu görüş bana enteresan geldi doğrusu.

Adem (AS) yasak elmadan yemesi dolayısıyla tüm Adem oğullarını günahkâr saymak, daha sonra günah çıkarma gibi bir uygulamanın İslam'da asla yeri yoktur. Tahrif edilmiş dinlerde bunu kullanıyorlar. " Velâ teziru vaziratun vuzra uhra" " hiç kimse başkasının günahını çekemez. İslâmın prensibi budur

Son olarak Hoca, Hamas Lideri şehit Yahya Sinvar" ın vasiyetnamesinden bölümler okudu. İbret dolu, ders dolu vasiyetnameden bölümler paylaşmadan edemeyeceğim.

KORKU NEDİR BİLMEDİM"

1988 yılında ilk kez hapse girdim ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldım, ancak korku nedir bilmedim. O karanlık hücrelerde, her duvarda uzak bir ufka açılan bir pencere ve her demir parmaklıkta özgürlük yolunu aydınlatan bir ışık gördüm. Hapishanede sabrın sadece bir erdem değil, acımasız bir silah olduğunu öğrendim, denizi damla damla içmek gibi.

MÜCADELEMİZ GEÇİCİ DEĞİL KANIMIZIN SON DAMLASINA KADAR..."

Vasiyetim şudur: Hapishanelerden korkmayın, onlar sadece özgürlüğe giden uzun yolumuzun bir parçasıdır. Hapishane bana özgürlüğün sadece çalınmış bir hak olmadığını, acıdan doğan ve sabırla şekillenen bir fikir olduğunu öğretti. 2011’de “Vefa-ül Ahrar” anlaşmasıyla serbest bırakıldığımda, artık eskisi gibi değildim; inancım güçlendi ve yaptığımız şeyin sadece geçici bir mücadele değil, son damlamıza kadar taşıyacağımız bir kader olduğunu anladım.

"HAKLARINIZ ÜZERİNDE PAZARLIK YAPMAYIN"

Vasiyetim şudur ki: Silaha, pazarlık konusu olmayan onurunuza ve ölmeyen hayalinize sımsıkı sarılın. Düşman, bizi direnişi bırakmaya, davamızı sonu gelmeyen bir müzakereye dönüştürmeye zorluyor. Ancak size diyorum ki: Haklarınız üzerinde pazarlık yapmayın. Direniş sadece taşıdığımız bir silah değil, her nefeste Filistin’e olan sevgimizdir; kuşatma ve saldırıya rağmen var olma irademizdir.

* Şehitler kanlarıyla bize özgürlük yolunu açtılar

Vasiyetname uzayıp gidiyor. Tüm şehitlerimize Yüce Allah'tan rahmet diliyorum. Şehit Yahya Sinvar'ın vasiyetmamesini sonuna kadar ruhumuza sindire sindire defalarca okumamız gerekir diyorum.

Konferanstan akılda kalanların özetini sunmaya çalıştım. Hak dava uğruna ölenlerin ölü olmadıklarını, bu manada ölen tüm şehitlerimizin esasen ölmediklerini vurgulayan Ayet-i Kerime'yi hatırlatarak sözlerimi noktalamak istiyorum.

Bakara Suresi'nin 154. Ayet-i Kerime'nin mealiyle sohbetimi noktalıyorum.

Allah Teâlâ ; "Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz." buyurmaktadır. Yüce Allah doğrusunu söyledi.

29.10. 2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.