Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

BİR BAŞKA AÇIDAN RAMAZAN!!!

BİR BAŞKA AÇIDAN RAMAZAN!!!

Ramazan ayı ve oruç hakkında söylenenler hemen hemen aynı şeylerdir. Dün akşam camiye gittiğimde kürsüde bir hocaefendi konuşuyordu. 40 seneden beri ezbere geldiğimiz şeyleri anlatıyordu. Konuşmasının sonunda müftü olduğunu beyan etti.

Ben burada 40 seneden beri anlatılagelenlerin ışığında oruç ve Ramazan hakkında ezber bozan cümleler söylesinler demek istiyorum. Sadece Ramazan ve oruç için değil, dinimizin her konusu için geçerlidir. Yeni nesil yeni söylem ve eylemler bekliyor.

. Ben bu yazımda seçtiğim başlığın altını doldurmaya çalışacağım. Yani küçük de olsa bir farklılık ortaya koymak istiyorum. Umarım mahcup olmam, Rabbimiz muvaffakiyetler nasip eylesin. Öncelikle şunu ifade etmeliyim. Aynı konuyu farklı argümanlar kullanarak anlatmak dinleyicilerin ilgisini çeker. Bu bilinçle hareket edilmelidir. Benim gibi bir cemaat camiye girer, " Bu hocaefendi gene aynı şeyleri anlatıyor, bunları dinlemekten kendimi yorgun hissediyorum" dememelidir. Binlere hitap etmek herkese nasip olmaz. Böyle bir imkânı iyi değerlendirmek gerekir.

Ramazan Ayı değince Kur'an ve oruç akla geliyor..Burada ihmal edilen bir konu var. Kur'an- Kur'an deyip duruyoruz. Bu Kur'an'ı anlamadan çok okuyalım diye inmemiştir. Okuyalım anlayalım ve kürsülerde siyasi konjoktüre göre bazı ayetlerini anlatalım, bazılarını saklayalım, bazılarının da kelimeleriyle oynayarak farklı anlamlar çıkartarak insanlara anlatalım diye de inmemiştir. Kur'an'ı okuyalım, anlayalım, anlatalım, hem devlette hem de özel hayatımızda yaşayalım diye inen bir kitaptır. Bir kere giriş bu noktadan başlamalıdır. O zaman maksatına uygun Kur'an okunmuş olur. Daha önce de benzer konuya değinmiştim. Hatim indirelim, dua edelim, gelenek ve göreneklerimize göre yaşayalım ve ona da Müslümanlık diyelim..Din budur diyelim. Yok öyle bir şey. Öyle bir din ben şahsen kabul etmiyorum.

Böyle bir din uygulandığı için dünyada bütün müslüman ülkeler geri kalmış durumdadır. Gerçekten yazık!

Oruç, insanı gün boyu "Yaratanını" insana hatırlatıyor. Yani insan oruçlu olduğu her saniyesi zikrullah halindedir. Biri, oruçlu kişiye kötü lâf söylese, bir gayri meşru bir durumla karşılaşsa veyahutta haramla karşılaşsa oruçlu kişi "ben oruçluyum"diyerek kendini korur. Oruç kötülüklere karşı kalkan olması bundandır.

Diğer yandan okunan mukabelelerin anlamı şöyle izah edilebilir: Rabbimiz senin bütün ayetlerini hiç ayırtetmeksizin okuyoruz. Hepsine iman etmişiz. O ayetlerde ne emir buyurduysan, ya da neyi yasakladıysan hepsi başımızın tâcıdır. Gerek kendi özel hayatımızda gerekse devlet düzeninde senin şeriatından başka yol tanımıyoruz. Bütün lâik sistemler şeytani düzenlerdir, hepsini ret ediyoruz." İhtinessiratal müstekim" diye sana günde 40 kere dua ediyoruz. Senin yolunun dışındaki bütün yollar insanı cehenneme götürür. Her Kur'an'ı hatmettiğimde bu inancımı tazeliyorum. Uhrevi ve dünyevi huzur senin bize Rasulun aracılığıyla gönderdiğin kitaptadır. Bütün hücrelerimizle senin yolundayız demektir. Şer düzenlerin karşısında dimdik ayakta durup hakkı haykırmak, hakkın hakimiyeti için çalışmak şüphesiz en büyük cihattır. Kur'an'ı hatmetmenin altında yatan şuur bu olmalıdır.

Günümüzde ise Kur'an "sevap kazanma makinesi" gibi görülmektedir. Anlamadan oku, okumayı bilmiyorsan okuyanı dinle, sonra da duasını yap. Böylece kurtuluşa erersin inancı hasıl oldu bizde. Bu çok tehlikeli bir durumdur.

Maalesef ibadetlerimizin çoğunu bu maksatla yapıyoruz. Her ibadetin dünyada mutlaka karşılığı vardır. Dünya hayatında etkisini göstermiyorsa bir ibadet, amacına uygun yapılmadığı ortaya çıkmaktadır. Eğer öyle olmasaydı dünyanın hakimiyeti iki milyar müslümanın elinde olurdu. Dünya cehenneme dönüşmemiş olurdu.

Yüz yıldan beri bizi Kur'an'ımızdan uzaklaştırdılar. Sadece ibadet kısmını yapmamıza müdaade etmişler. Bu ibadetleri bizde hangi maksatla yaptığımızı dahi doğru dürüst anlatılmamaktadır. İbadetler Allah ile kulu arasında bir sır olarak kalır şeklinde anlattılar. Kur'an ayetleriyle kevni ayetleri yanyana getirmemek için ellerinden gelen ne varsa yaptılar. Ayet okuyup fizik anlatamadılar, ayet okuyup biyoloji ve kimya anlatamadılar. Matematik anlattırmadılar. Dini ilimlerle bilimi ayırdılar, aralarına Berlin Duvarından daha kalın duvar ördüler. İslâmı masallarla, fıkralarla, menkıbelerle, ananelerle, geçmişteki yaşanmış hikâyelerle ibadetleri bize anlattırdılar. Bu konuda becerikli ve iyi hatipleri seçerek önümüze koydular. İlmi bilimle buluşturma becerisini gösteremediğimizden, ibadetleri niçin yapmamız gerektiğini teknolojik çağ çocuklarına anlatamadığımızdan "deist ve ateistlerin" sayısı bir hayli arttı, ülkemizde milyonu geçti. Bunun hesabını nasıl vereceğiz. Burada gençlerden çok daha fazla sorumluluk bizim omuzlarımızda olduğunu unutmayalım.

Günümüzde oruç ibedeti tıpla, biyolojiyle, beden sağlığıyla buluşturmadığımız sürece gençlere oruç tutturmamız zor olacaktır. Önce niçin ibadet yapılıyor, sonrasında fazileti anlatılmalıdır.Yani bir gence "orucun" tıbben neden tutulması gerekir konusu anlatılmalı, ondan sonra fazileti dillendirmelidir. Biz ibadetlerin dünyevi faydaları ile hiç ilgilenmiyoruz. Faziletiyle ilgili malzeme elimizde çok nasılsa. Hazırı alıp servis yapmak kolaya kaçmaktır. Yukarda anlatmaya gayret ettiğim hususlara dikkat ederek özüne dokunmadan yeni anlatım teknikleriyle Yüce Dinimize taptaze vizyon kazandırarak; "asrın idrakine söylemeliyiz islâmı." Selâm ve Dualarımla...

12.03.2024

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.