Mustafa Cemal TOMAR
BEYHUDE ÇALIŞMA ÇABUK YORULUR
BEYHUDE ÇALIŞAN ÇABUK YORULUR.
Bir kaç gün önceydi. Edebiyatçı- eğitimci- yazar Selim Eroğlu Hocamla bir çay bahçesinde oturup çaylarımızı yudumlarken bir taraftan da sohbet ediyorduk. Ben deniz , bilginlerin yanında az konuşmayı tercih ederim. Bilgilerinden istifade etmektir amacım.
Selim Hocam abartmıyorum Yürüyen Halk Edebiyat"ı diye tabir etsem abartılı konuşmuş olmam. Edebiyatı hem diline hem de hayatına vakfetmiş bir hocamızdır. Böyle hocalarımızla bir arada olmak, onların sohbetini dinlemek, bilgi ve tecrübelerinden istifade etmek bana mutluluk veriyor.
Güzel sohbette bulunduk. Sohbet esnasında Selim Hocam ; üstatlardan, şairlerden zaman zaman alıntılar yaparak konuşur. Konuşmasını süsler, bazen uzunca anlatılması gereken bir olayı bir nükte ile, kısa bir anlamlı cümle ile ya da bir özdeyişle anlatmak istediğinizi size özetleyiverir.
Sohbetimiz esnasında çalışmanın bedeli hakkıyla verilmelidir. Verilmediği zaman insanların çalışmak istemediklerini, çalışanlar da çalışmak zorunda olduklarından çalıştıklarını, bu tür çalışmalardan bereketli bir sonuç alınamayacağını anlatıyorduk birbirimize. Bu konu üzerine Selim Hocam; sözün özünü söyledi.
"Beyhude çalışan erken yorulur' dedi.
Bu sözün Ahmet Hamdi Tampınar'ın "Huzur' adlı romanında yer aldığını, bu sözü konu başlığı yaparak yazı yazılabileceğini ifade etti. Ben de üsdattan ders alarak ödevime çalıştım. Bakalım nasıl bir yazı ortaya çıkacaktır.
Oncelikle Ahmet Hamdi Tanpınar kimdir! Kısaca tanıyalım:
(23 Haziran 1901, İstanbul - 24 Ocak 1962, İstanbul); Türk şair, romancı, deneme yazarı, edebiyat tarihçisi, siyasetçi ve akademisyendir. Cumhuriyet neslinin ilk öğretmenlerinden olan Ahmet Hamdi Tanpınar, "Bursa'da Zaman" şiiri ile geniş bir okuyucu kitlesi tarafından tanınmış bir şairdir. Baslıca romanları;
Aydaki Kadın, Beş Şehir Huzur (roman),
Mahur Beste Saatleri Ayarlama Enstitüsü Sahnenin Dışındakiler
Zaman" şairi olarak bilinen Ahmet Hamdi Tanpınar anlattıkları, hissettirdikleriyle insan ruhunu zenginleştirecek şiirler kaleme aldı."Huzur", "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" ve "Beş Şehir" eserleriyle okuyucuların kalbinde yer edinen 'edebiyatımızın çınarı'nın eserleri, kendi döneminde ilgi görülmese de zaman içerisinde daha değerli hale gelerek okuyucularını derinden etkiledi. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın en sevilen 10 tane şiiri vardır. Bunlardan en meşhuru "Zaman" adlı şiiridir. Yazının sonunda bu şiiri okurlarımla paylaşacağım.
Bu kısa bilgilerin ardından "beyhude" kelimesini etimolojik açıdan inceleyelim."Bu arada etimoloji nedir hocam"? diyenleriniz olacaktır, açıklayalım:
Etimoloji veya kökenbilim, sözcüklerin köklerini, hangi dile ait olduklarını, ne zaman ortaya çıktıklarını, ilk olarak hangi kaynakta kayıt altına alındıklarını, ses ve anlam bakımından geçirdikleri dönüşümleri inceleyen bilim dalıdır.
O halde beyhude kelimesine bakalım şimdi. Farsça bī-hūde بیهوده “faydasız, batıl, abes, anlamsız” deyiminden alıntıdır. Bu deyim Farsça hūde هوده “hak, hakikat, fayda” sözcüğünden türetilmiştir. Bu sözcük Orta Farsça aynı anlama gelen hūdahag sözcüğünden evrilmiştir. Buraya kadar tamam.
Bizim dilimizde ise " boş yere, boşuna, yok yere, gereksiz" gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Örnek:
"Onları beyhude çağırmış olduk" yani boşuna çağırmış olduk.
Bu bilgiler ekseninde konumuza dönelim.
Daha önce de yazılarımda kullandığım "ecir ve ücret" kelimeleri vardır. Ecir eksenli çalışmak uhrevi, ücret eksenli çalışmak ise dünyevidir. Ecir eksenli çalışanlar için zaman mefhumu yoktur, gece gündüz cihat ederler, dünyevi beklentileri yoktur, bana efendi ne ücret verecek diye bir kaygıları da yoktur. Rıza-i bariye nail olmaktır hedefleri. Böyle inanca sahip olan ve çalışan kimselere Kur'an'ı Kerim "yiğit insanlar" diye yer verir. Dünya'da böyleleri her zaman vardır, kıyamete dek de olacaktır. Rabbim sayılarını artırsın ve bizleri de onların zümresine ilhak etsin. Amiin.
Dünya'da insanların geneli ücret eksenli çalışır. Yaptıkları işin mukabilinde, haksızlığa uğramayacak şekilde ücret talep ederler. Bu herkesin hakkıdır. Peygamberimiz sav. " İşçinin ücretini teri kurumadan veriniz" buyurmuştur. Burada adalet de esastır. Dünya standartlarında yapılan işin bir bedeli vardır. Her işin bedeli ülkeden ülkeye değişse de standartlar bellidir. Birbirini kazıklayarak iş görmeye çalışanlar yanlış yapıyorlar
AB' ne üye olan ülkelerdeki çalışanlar yüzde doksanı sağlam iş yapıyor, bizim müslüman ülkelerde pek sağlam iş çıkmaz. Bunun sebebi kısaca biz yöneticiler ve iş insanları olarak işçinin, aşçının, çiftçinin, mühendisin, öğretmenin doktorun...emeğinden çalıyoruz da ondandır. Yapılan iş mukabilinde ücret adaleti sağlanmadan, kimse kimseden sağlam iş beklemesin.
Demek ki yapılan işin karşılığı hakkıyla verilirse hem iş sağlam olur, hem de çalışanlar istekli çalışırlar ve de yorulmazlar.
Babamızın işi dahi olsa bize bir ücret tahakkuk ettirilmezse o işi yapmak istemeyiz. Kendimden bilirim bunu. Gençligimizde günlerce tarlaya iner çalışırdık. Bize ücret verilmezdi. İşe başlarken kendimi yorgun hissederdim. İsteyerek çalışmazdım. "Bir yerde hamallık yapsam bu işten daha iyi" derdim. Yaptığın hamallığın karşılığı hemen veriliyordu. Lise yıllarımda tuğla ve çimento yüklü kamyonları bir kaç arkadaşla hamallığını yaptığımı dün gibi hatırlarım. O işi isteyerek ve zevkle yapardık. İkide bir arkadaşlarla iş kollardık.
Burada anne babamıza bağda bahçede yaptığımız yardımları gücümsemiyorum. Elbette onun da uzun vadede karşılığı vardır. Ama o ücret bizim elimize geçmediğinden o işleri istekle yapmıyorduk demek istiyorum.
Evlätlarımız dahi olsa yaptıkları işin mukabilinde ücret vermeliyiz. Daha iyi çalışırlar. İyi iş adamları öyle yapıyorlar. Sünnete uygun da budur.
Üstat kısaca özetlemiş aslında. " Beyhude çalışan çabuk yorulur" diyerekten bize buradaki gerçekliği ortaya koymuştur.
Bu yazıyı kaleme almama vesile olan, yazılarımda her daim bana destek olup yol gösteren Selim Hocama bir kez daha teşekkür ederim.
Şimdi de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çok sevilen zaman şiirini paylaşarak sözlerime son vermek istiyorum.
Ne içindeyim zamanın
"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil
Başım sükûtu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim."
Ahmet Hamdi Tanpınar
20.10.2024