Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

BENİMSE ALIN YAZIM YOKUŞLARDA SUSAMAK

BENİMSE ALIN YAZIM YOKUŞLARDA SUSAMAK

Bir kaç gün önceydi, çay ocağında oturuyordum. Of'lu bir hemşerim yanıma geldi. Sohbet esnasında o güzel şivesiyle; " Hemşerum, evin var midur, yoksa kirada mi oturuyisun" diye sordu.

- Ben de kendisine "Çok şükür! ebeycedir kira vermiyorum" dedim.

- " Hemşeruuım şimdiki memurler sizin kibin ev alamaz"dedi.

- Bu cümle üzerine kendisine şunları ifade ettim. Her şeyden önce ben şimdilik parti tutmuyorum. Seçim zamanı geldiğinde ne olur bilmem. Biz dünyalık olarak ev aldık, doğru. Ama nasıl aldık? sorusu surulmadan geçemeyiz. Her şeyden önce 1990' lı yıllarda göreve başladığımda "1 milyon" maaş alıyordum. 90 metre kare asansörsüz ve doğalgazsız vasat bir evin fiyatı Samsun-İlkadım'da 40 milyon civarındaydı. Bir öğretmen maaşının 40 katı demek. Biz o zamanlar köylerde görev yapardık. 40 metrekare evde oturursan, bir takım elbiseyi 10 sene giyersen, ayda bir şehre inersen, etsiz yemek yersen, tatil nedir bilmezsen, kahvaltıyı tek katıkla yaparsan, sofranda iki çeşit yemekten fazla yiyecek koymazsan, bir yere giderken dolmuşu tercih edersen, masraf olur diye evinde hiç telefon bulundurmazsan, evdeki eşyaların orta düzeyli eşya olursa, kısaca tasarrufun alâsını ailece yaparsan senin de 10 senede evin olur. Kısaca "yokuşlarda susarsak" her dönem amacımıza ulaşırız dedim. Bugünki memurlar da yani.

Sabah kahvaltısında sofranda en az 10 katık olursa, diğer övğnlerde etli ve en az 4 çeşit yemek olursa, evin her ferdinde cep telefonu olursa, altında son model araba ile dolaşırsan, asansörlü, yüzme havuzlu ,otoparklı evde kiracı olarak oturursan, tatile zaman zaman çıkarsan, arada da olsa ailece lüks lokantalara gider yemek yersen, havanın durumuna ve modanın direktifine göre giyinirsen...sana dağlar bile yetmez kardeşim. O zaman ev değil, bir evin odasını dahi alamazsın.

Bizim devrenin insanları nerede daha ucuz çay içeriz hesabını yaparken bizim çocuklar ise parası ve reklâmı bol olan mekanları tercih ediyorlar. İsrafın en alâsı yapılmaktadır.

Memurluğumun 6.senesinde ikinci el bisiklet aldığımda çok mutlu olmuştum. 1998 yılında 87 model reno taksi almıştım. Ne kadar mutlu olduğumu tarif edemem.

Şimdiki gençliği mutlu edemezsiniz. Saraylarda yaşatıp her isteklerini ayaklarına getirseniz bile. Ayda bir araba değiştirecekler, tatile çıkacaklar, evde aynı yemek olsa bile dışardan sipariş verecekler, cep telefonunun son modelini kullanacaklar, sabah yatıp akşam kalkacaklar, ibadet yapmayacaklar, iş çok rahat ve parası çok olacak...vs.

Bizim çocuk ve gençliğimi anne ve babaya hizmet ile geçti. Onların buyruğu ve baskısı altında geçti. Şimdi de tasarrufun en iyisini kendimize uygular, elimizden geldiğince çalışır, kazandıklarımızı evlatların peşine harcarız. Yaş 60'a dayandı. Halâ kendimize dönermedik, hep başkalarına hizmet ederek ömrümüz geçti.N.F. K: "Su iner yokuşlardan hep basamak basamak, Benimse alın yazım yokuşlarda susamak". Biz hep yokuşlarda susaya susaya bu güne geldik.

Her ay bir me'mur 5.000 lira tadarruf etse, 10 yılda 600 bin şira eder. Samsun-İlkadım'da hatta yurdumuzun bir çok ilinde bu paraya orta sınıf ev alınabilir. Kiradan kurtarma adına böyle yapmak gerekir. Lâkin "el ne der" hesabı var ya! filânın oğlu filân yerde oturuyor, filân oğlu filânın ailesi eski model arabaya biniyor kendimize tetirtir miyiz hiç? O zaman daha lüksüne erişmek için çabalar dururuz. Böyle şeylere ömür yeter mi bilmem.

21. Yüzyılın ilk çeyreğini sonlandırmak üzereyiz. "El ne der" korkusundan ve değerlendirmelerinden nefsimizi arındırmamız gerekir. El ne derse desin," Rabbimiz ne der"? sorusunu ön olanda tutmalıyız. Rabbimiz yaptığımızdan razı olur, el razı olmazsa hiç önemi yok. Önemli olan Rabbimizin rızasıdır. El, razı, Rabbimiz razı değilse o zaman dur düşün ve "kendine gel" demeliyiz kendimize. Ölçümüz Rabbimizin rızasıdır. Gerisi inanın boştur.

Bizler islâmı kriterleri baş tacı yapmadığımız dünyada mutsuz oluyoruz, Ahiretimizi de şüpheye düşürüyoruz

Sonuç olarak islâmi ölçüler çerçevesinde yaşayışımızı dizayn edersek paramız ve malımız bereketlenecektir. Bereketli malın alım gücü artacaktır. İsteklerimizi fazlasıyla Allah Teâlâ'nın izniyle tedarik etme imkanımız olacaktır. N. Fazıl Kısakürek'in şu sözleriyle yazıyı noktalamak isterim.

Sabrın sonu selâmet

Sabır hayra alâmet

Belâ sana kahr etsin

Sen belâya selâm et.

17.09.2023

M.Cemal Tomar

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.