Mustafa Cemal TOMAR

Mustafa Cemal TOMAR

BASKI ALTINDAKİ CEVHER, MÜCEVHERE DÖNÜŞÜR

BASKI ALTINDAKİ CEVHER, MÜCEVHERE DONÜŞÜR'

(Not defterimden inciler)

Mağlumunuz olduğu üzere 11-15 Nisan tarihleri arası okullarımız ara tatile girmişti. Öğretmenlerimiz de bu ara tatilde çevrimiçi eğitim konularını takip etmekteydiler. MEB'e bağlı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğümüz kısa adı ÖBA olan eğitim sistemine çok değerli uzmanlar tarafından hazırlanan eğitimle ilgili videolar yüklenmiştir. Ben deniz de " Çocuklara Sorumluluk Bilinci Oluşturma Eğitimi Semineri" videosunu izleme imkanı buldum. Şimdi ben burada oradaki izlenimlerimi ve yorumlarımı aktarmak istiyoru

Bir kere konu ile alakalı olarak semineri sunan Prof. Dok. Acar BALTAŞ idi. Çok mutevazılı, bilgeclik taslamayan ve fakat bir "bilge" olan biriydi. Bu itibarla sunumunu iki kere dikkatlice izledim. Doğrusunu söylemek gerekirse değerli bilgenin sunumundan istifade ettim. Bazı cümleleri ise bana çocukluğumu hatırlattı. Bu sunumundan hatırda kalanları satıra aktarma zamanı diyorum.

Öğretmenlik çok kıymetli bir meslektir. Merhum Prof.Dr. Doğan CÜCELOĞLU buyurdu ki; "Öğretmenlik yapılmaz, öğretmen olunur" Öğretmen derse girdiği zaman şöyle demeli: Ben gelecekte ülkemin insanlarını inşa etmekle görevliyim. Bu cümleyi her öğretmen daim hatırlamalı, kendine düstur edinmelidir. Böylece ne kadar büyük bir işin mimarı olduğunu anlayacaktır.

İletişim bütün canlı varlıklar için çok önemlidir. Atalarımız: "İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar ise koklaşa koklaşa anlaşır" demişlerdir. Ne kadar da güzel söylemişler. Öğrenciler kendilerini anlayabilen öğretmenlerle daha iyi iletişim kurarlar. İletişimin olmadığı yerde verimli eğitim- öğretim olmaz. Her öğrencimizi anlamaya çalışmalı, muntazam iletişim kurabilmeliyiz. Yani "şuurlu öğretmen" olmalıyız. Ülkemizde yıllardan beri " ÖĞDER" diye bir dernek vardır. Sanıyorum çoğumuzun bu dernekten haberi bile yoktur.

Değerli Prof. Dr. Acar BALTAŞ sunumunda çocuklarımıza her yaşta sorumluluk vermemiz gerektiğini ifade etti. Bu sorumluluk bebeğin doğumundan itibaren başladığını söyledi. Örneğin bebek emziğini tutup ağzına koyabiliyorsa anne asla müdahale etmemelidir.

Çocuklarımızla beraber akşam sofralarına oturduğumuz vakit, onlarla günün değerlendirmesini yaparken;

Sınavdan kaç aldın?

Sınavda kaçıncı oldun?

Sınava çalıştın mı? ....gibi. Sorularının yanında;

"Bugün arkadaşlarından birine yardım edebildin mi?" "Arkadaşlarından herhangi birine yardım elini uzattı mı?" "Onlarla neleri paylaştın?" "Kimlerle gezdin?" "Öğretmenlerinle sağlam diyalog kurabiliyor musun?" "Kafana takılan soruları sorabiliyor musun?" vb. Soruların da mutlaka çocuklarımıza sorulması ve bu noktalarda sohbet edilmesi gerektiğini belirtti. Çocuklarımızın şahsiyetleri üzerinde büyük etki yapacağını belirten Prof. BALTAŞ, sözlerini şöyle sürdürdü.

Çocuklarımızı 14-15 yaşına erdiklerinde tatillerde mutlaka çalıştırılmalıdır. Çocuklar, okulun ihata duvarının dışında bir hayatın olduğunu farketmelidir. Bilgilerini becerileriyle birleştirip bir eser meydana getirmelidirler. Sorumluluk verilmeli, bu vesile ile çocuklar "ben de varım" diyebilmelidirler.

Bizim yetişme tarzımız buna çok güzel örnektir. Bizim yaşlardaki insanlarımız okumanın yanısıra köylerde kasabalarda her türlü işlerde ailemize yardım ederdik. İlkokullarda hizmetli yoktu, kalorifer yoktu. Temizlik işlerini ve sınıftaki sobaların yakma işini nöbetleşerek biz yapardık. O gibi işler daha sonra bize bükük faydalar sağladı. Halâ da sağlamaktadır.

Çocuklarımızı evimizin sadece refahına değil, hayatına da dahil etmeliyiz. Onların yapabileceği işleri mutlaka onlara yaptırmalıyız. Biz yaparsak çocuklarımıza uzun vadede ihanet etmiş oluruz. Evlatlarımıza güvenmeliyiz ve sorumluluk vermeliyiz.

Prof. Acar BALTAŞ çok enteresan bir eleştirisi oldu. Hani bir dua cümlemiz var ya! " Ayağına taş değmesin" diye. Bu cümle dua mıdır, beddua mı? Bilmiyorum. Bir insan zorluk görmeden nasıl terbiye olabilir? Konunun başlığına dönüyorum. Cevher baskılamadan nasıl MÜCEVHERE dönüşecek? Bu mümkün değil. O halde hayatın akışı içerisinde ayağımıza irili ufaklı taşlar değmeli ki mücevherimiz ortaya çıksın diyorum. Prof. BALTAŞ' tan izlenimlerimi aktarmaya çalıştım. Konu ile ilgili görüş, düşünce ve hatıralarımı bir kaç gün sonra inşallah başka bir yazımda burada paylaşacağım. Eleştiri ve yorumlarınızı beklerim. Hayırlı günle dilerim. Selâm ve Dua ile...

Not: Bu yazımı yıllar önce yazmıştım.Tekrar gözden geçirerek paylaşıyım tekrar dedim. Okulların açılmasına da az zaman kaldı. Okuyup istifade edilsin diye paylaşıyorum. Zira ben okudum, istifade ettim. Yazı yazmak bir emektir. Emeğimiz zayi olmasın.

14.04.2022

M. Cemal TOMAR.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.