Baban Ayliği Alsin Da

Yazıma başlık olarak seçtiğim bu cümle, çocukların ya da evin bir ihtiyacı olduğunda bu ihtiyacın temin vaktini belirtmek için söyleyen annelere ait. Bazen filmlerde bazen de gerçek hayatımızda belki de birçoğumuzun kendi evinde duyduğumuz bir söz.

Annelerin bu sözü bana göre bir evin ekomomisi, harcama alışkanlığı, disiplini, sabrı ile alakalı çok manidar, tefekkür edilesi ip uçları vermektedir.

Öyle ki anne, (kocası ister işçi ister memur olsun) bu sözü ile çocuğunun, kendinin ya da evin bir ihtiyacı olduğunda bu ihtiyacı aylık gününe kadar bekletmiş oluyor. Bu sayede en başta kocasını rahatlatmış oluyor. Onun ayın ortasında maddi olarak karşılaşıp güçlük yaşayacağı bir masrafa girmesine engel oluyor. Kocasını (zihni onunla meşgul olmasın, mahcubiyet hissetmesin diye) belki bu ihtiyaçtan haberdar dahi etmiyor. Ta ki aylığa kadar.

Bundan başka kendisi yahut çocukları, ihtiyaçlarının/isteklerinin aylığa kadar  ertelenmesine rıza göstererek kanaat etmiş oluyorlar. Sabrı öğreniyorlar. Nefsini denetim altına alıyorlar. Bu, çocuğun ileriki yaşlarında da ona bir kişilik özelliği olarak yansıyor.

Şimdi günümüze bakalım. (Yine belirtelim aile reisi ister işçi ister memur olsun) Sayısı giderek azalan bu "aylık bekleyen aileler" bir mecburiyetin değil bir zihniyetin son temsilcileridir.

Bugün, borçlu yaşamak, kredi kartı kullanmak çok azı hariç neredeyse her hanede görülen bir durum. Artık aylık bekleyerek ihtiyacı/isteği ertemelek, sabır etmek pek kolay rastlanılan bir durum değil. Çünkü borçlanarak, taksitle, kredi kartı ile ihtiyaçları/istekleri karşılamak çok kolay.

Hal böyle olunca ihtiyaçları elimizdeki para ile peşin yapmak (ya da bunu beklemek) nefislerimize ağır geliyor. Taksitle aldığımız her eşya için mutlu oluyoruz. Hele bir de "peşin fiyatına" ise çok daha fazla seviniyoruz.

Bugün babanın aylık günü , ne onu ne de aile fertlerini heyecanlandırıyor. Çünkü aylık kazanç, zaten o ay içinde kredi kartı, taksitler ile çoktan harcanmış oluyor. Annelerimiz de bu duruma ayak uydurup kredi kartları, taksitler ile eşinin ya da kendisinin daha kazanmamış olduğu parayı harcıyor. Çocuklar da her isteği hemen karşılaması için anne babayı sıkıştırıyor. Çünkü anne baba da kendi harcamalarını ertelemeden hemen karşılıyor. Ama borçla ama kartla... Geriye kalan şey babanın, aldığı aylığı uygun şekilde bekleyen ödemelere taksim etmek oluyor.

Anlayacağımız bugün, gelir-gider tablosunda giderimiz hep 1 adım önde gidiyor (bazen daha da fazla). Hal böyle olunca cebimizdeki kazanmış olduğumuz parayı değil "kazanacağımız parayı" harcıyoruz. Genel olarak nakit bulundurmak onunla harcama yapmak, yeri geldiğinde bir dosta yedirmek içirmek, az çok bir borç vermek ne mümkün! Çünkü yok, aylıklarımız, maaşlarımız hep bağlanmış taksitlerle, kartlara.

İsmet ÖZEL şöyle diyor: Kadınlar kocalarına “ben senden yüksek gelir değil, sadece helal para kazanmanı istiyorum” dese Türkiye’nin yüzü değişir.

Ben de buna nazire yaparak diyorum ki artık unutulmaya yüz tutmuş aylık bekleme alışkanlığının tekrar - bilhassa- ailedeki anneler tarafından işlevsel hale getirilmesi ile önce ailenin daha sonra toplumun, ülkenin yüzü değişir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.