Muhammed Nazım ÖZALP
AŞK KURNAZLIĞI...
İslam, AŞKI değil TEVEDDÜDÜ yani Allah için sevmeyi ve sevilmeyi emreder. Çünkü aşkta akıl askıya alınır ve kişi dengesizleşir.
Yani aşk islami bir kavram değildir. İslamdan öncede vardı. Sonra islama da uyarladılar. Yani BİDATTIR.
Sevmek ve sevilmek, iki sihirli kelime...
Sen sevebilirsin ama karşı tarafın da seni sevmesi için, onun da gönlünü almalısın. Yani sevmek kolay ama sevilmek zordur.
İşte nefsi emmarenin hoşuna giden, sevilmeden sevmek ve kendini sevgide yok etmek. Zira sen de sevilmelisin, onun için de gönül kazanmalısın.
Buna ermek için de nefsine terbiye verip insanlarla içli dışlı olup dertleriyle dertlenmelisin dediğinizde, bu nefsin hoşuna gitmez.
Üzerinde sevgileri toplamadan, ben işte aşığım seviyorum diyenler, şeytanın sağdan yaklaşmasına çanak olur.
İslamdaki sevmek ve sevilmek olan teveddüdü bir kenara bırakıp, İslam’dan öncesine ve hatta perslere dayanan AŞKI onun yerine koymak kadar sinsice bir tahribat olamaz.
Bu söylediklerimizi anlamayanlar veya anlamak istemeyenler elbette saldırabilir. Bu saldırı, bizi temel realiteden uzaklaştırmayacaktır.
Peygamberimizin sav şu hadisine kulak verelim...
Ebû Hüreyre"nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selâmı yayın.” (M194 Müslim, Îmân, 93)
Evet, kendilerinin hak aşığı olduğunu iddia edenlere iki söz söylersin ki, benliği kabarır ve seni hemen dergahından atar.
Hani aşıktın Allaha....
Allaha aşık olan Allahın kullarında da fenasını bulmamalıymıydı?
Gerçekten ben bizzat kendisine hak aşığım diyenleri bir çok defa denedim ki, ne aşk kaldı sinesinde ne de meşk.
Evet dostum, islama sonradan sokulan aşkı ve aşk lakırdılarını bir kenara bırak.
Hz. Muhammed Mustafa sallellahu aleyhi ve sellem efendimizin işaratıyla yürü ve Allaha ol er. Yoksa ninnilerle daha çok uyursun.
Aşk aklı, fikri, imanı, izanı, ikanı, sevgiyi, nefreti vs yani duygusal ve zihinsel tüm mantığını bir tarafa koyup kendini koşulsuz salıvermesidir. Artık gözü kör olmuş ve basireti bağlanmıştır.
Meftun olmuş sevreyda noktası genleşmiş, tüm göğsünü kapatarak letaiflerini bloke eylemiştir. Nefsi natıkasını örtmüş akıl ve mantıktan soyutlanmış ve meczup olmuştur.
Artık göz göre göre kendisini ateşe atsa ve o ateşi dahi etrafa saçsa, kendisi yanmayacağı gibi, atacağı ateşte ortalığı yakmıyacaktır.
Bu aşkın uzandığı mahal Allah dahi olmasa, herhangi bir masiva dahi olsa, olay aynıdır. Gene de aşk için tüm anlatılan geçerlidir.
İşte tüm olay, kendisini salıvermesiyle büyüyen süveyda noktasıyla ilişkilidir. Yoksa bu iş o kadar büyütülecek bir şey değildir. Olayı bilmeyenler de, keramet ehli olduğunu sanır.
Yani burada Allaha iman edip etmemekte, bir belirginlik değildir. Tümüyle kişinin kendisini koşulsuz salıvermeyle gerçekleşir.
İşte olay kısaca budur.