Kapitalist iktisatta fiyatlar arz ve talebe göre ortaya çıkar. Bunun anlamı malumunuz olduğu üzere, üretim düşükse fiyatlar yüksek, çok düşükse karaborsa...Üretim yüksekse de fiyatlar son derece düşük, üretici mağdur, ya da sonraki dönem bakımından üretimde azalma... Tarım kesimi böyledir mesela... Çiftçi ya ürettiğini satamadığı için elinde kalır, ya da bir dahaki sene üretmez...
Şüphesiz iktisadın pür hali için söz konusu bu... Günümüzde devletlerin çeşitli düzenleyici ve denetleyici rolü bu etkileri azaltır. Ancak kapitalizmin mentalitesi esasen böyle bir temel üzerine kurulmuştur. Kapitalist zihniyette fedakarlık, bölüşme, yardımlaşma gibi 'insani' ve 'fıtri' bir bir duruşun karşılığı yoktur. Zira bugünkü modern devlette dahi bu işler kişilere değil 'devlete ihale edilmiştir. Oysa insani ve fıtri duruşu harekete geçirecek üçüncü sektör sivil toplumları son derece önemlidir. Sivil toplumla kavgalı bir devletin kuruluş felsefesinde sorun var demektir.
Elbette araz-talep İslam ekonomisi bakımından da bir değişkendir. Ama ana değişken değil... Örneğin malını yokluk zamanında değerinin üzerinde satamaz. Ya da toplumda ihtiyaç olan şeyi fiyatlar daha fazla yükselsin diye piyasaya sürmekten çekinemez. Vazifesi böyle zamanlarda fırsatçılık yapmak değil, elindekini bölüşmektir. Hz. Osman'ın hikayesini bilirsiniz. Medine'de kıtlık zamanında yeni gelen kervandaki mallarını tüccarlara satmamış, bilakis ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştır. İslam ekonomisi bu bakımdan da kapitalizmden ayrışır...