Prof. Dr. Mehmet KARALI
Aklın Kullandığı Psiko-Motor Güçler
Makalenin sesli ve görüntülü analizi için aşağıdaki linki tıklayınız:
https://www.youtube.com/watch?v=6prHJjV8hvM&list=PL-0Wmz7wSlx1YagVDVUoe63ohIqehfAdS&index=2
“Bir insanı sevk ve idare eden 8 adet psikomotor vardır, bunlar ne 7 dir, ne de 9 dur” demişti Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Çakmaklı. Yıllar sonra bu konuya merak sardım. Ne de olsa motor diyordu. Motor demek sürükleyici güç demektir. Bizim Mühendislik alanında da geçerli bir karşılığı olmalı demiştim ve araştırmalarıma başlamıştım. Bunlardan en çok bilineni zekâdır. Hatta herkes çocuğunun psikiyatrik gücünü sadece zekâ ile ölçmeye kalkar. Bunun için de IQ testi yaptırır. Oysa zekâ bir kişinin sadece sekizde birini temsil ediyordu. İhmal edilen diğer motorlar çok ama çok ilginçti. Bir arabaya fiyat biçerken marka, model, km, yakıt, menzil, hacim gibi bir sürü değişkene bakarken, bir insanı sadece zekasıyla değerlendiriyoruz. Konuyu derinlemesine inceledikçe uykularım kaçtı. Zira, eğitimde ihmal ettiğimiz esas önemli bileşenler bunlardı. Amacım havacılık dersi vermek değil, ama Teknik Bilimlerle bir analoji kurmamız gerekiyor. Bir uçak düşünün pilot sadece gaz kelebeği (throttle) ile itki (trust) motorlarının kontrolünü yapıyor. Bu uçak uçabilir mi? pistte taksi modunda kalır ve havalanmaz. Havalansa da yönlendirilemez ve iniş yapamaz. Oysaki, mükemmel bir uçuş kontrolü için aileron, elevatör, rudder ve flaplar vardır. Bunlar, yuvarlanma, yunuslama, yalpalama ve frenleme hareketleri yaparak uçağa aerodinamik bir manevra katar. Pilot; hava, yük ve konum vb. şartlarına göre en uygun açısal pozisyonları belirleyerek yolcularını hedefine güvenle ulaştırır. Mesela hücum açısı denilen bir açı vardır. Bu açı düşük olursa kaldırma (lift) kuvveti tam oluşmaz, fazla olursa da uçak stall’e düşer. Yani kaldırma kuvveti kaybolup havada durma noktasına gelir.
Zekâ, motor; akıl ise pilottur. Akıl, motorları kullanarak insanı amacına götürür. Ancak pilot (akıl) tek motorla hareket edemez. Aklın kullanması gereken başka motorlarda olmalıdır. Akıl bu motorlardan mahrum bırakılırsa düşünce stall’e düşer. Yani hakikati göremez, istikameti doğrultamaz veya hidayeti koruyamaz. Şimdi aklın kullandığı bu motorları disiplinler arası bir benzerlikle ve bir tablo halinde verelim.
Zekâ, doğuştan gelen bir yetenektir. Kullanıldıkça canlılık kazanır. Özel bir eğitimi yoktur, sadece sahaya sürmenin getirdiği dinamizm vardır. Ancak diğer motorların hepsi eğitimle gelişir ve dönüşür. Dolayısıyla bir eğitimci nezaretinde eğitilmelidir.
Akıllı olmak demek bu 8 merkezin dolayısıyla (8 motorun) eksiksiz ve senkron bir şekilde kullanılması demektir. Bunlar tam olmadan sağlıklı düşünmek ve tam olarak akletmek mümkün değildir. Zira Kur’an’da geçen teakkul (akletme) köken itibariyle de incelendiğinde eklemleyerek düşünme, sebep sonuç ilişkisi içerisinde düşünme, bağlantı kurarak düşünme şeklinde nitelikli bir düşünme şeklidir. Yani diğer alt düşünme şekillerinden bağımsız değil aksine onların birleştiricisidir. Mesela;
- Bakma (naza ile) – görme (rey ile, basar ile) – fikretme (tefekkür) -anlamlandırma- şeklinde yapılan 3 düşünme şekli aktif bilgiye (delile, burhana) ulaşma araçlarıdır.
- Başta mantık ilmi olmak üzere, müktesebat olarak adlandırdığımız yazılı, yazısız, tecrübi bilgileri yani literatürü inceleyerek, hatırlayarak (tezekkür ile) referans bilgilere ulaşırız.
- Aktif bilgi ile referans bilgilerin muhakeme edilmesiyle bir hükme varırız (tefakkuh ederiz). Bir çıkarım yaparız, yargıya varırız, problem tespiti yaparız. İddia, tez, hipotez, teşhis, fıkıh bu aşamanın ürünüdür. Burası, düşünmenin en önemli ayağı olan Yargılama Merkezidir.
- Elde edilen bulgular, yargılar, çıkarımlar, tespitler Çözümleme Merkezi için bir girdi oluşturur ve çözüme kavuşturulur. (Çözümleme sistematiği ileride anlatılacaktır). Geleceğe yönelik adımlar atmak için tedbirler alınır yani tedebbürel düşünme yapılır. İyi bir çözüm (politika, strateji), doğru bir eylemin ön şartıdır. Zira çözüm güzel olmazsa eylem yanlış olur.
- Görüldüğü üzere; bakma-görme-anlama-hatırlama-yargılama-çözümleme-hareket-eylem ve tekrar eylemin sonucuna bakma şeklinde hem dairesel hem de hiyerarşik bir yapı ortaya çıkmaktadır. Bunlar birbiriyle sebep sonuç ilişkisi kurmaktadır ve dairesel olduğu için amaca ulaşana kadar döngüye girmektedir. Bu döngünün sürmesi teakkul, çok çok sürdürülmesi ise teemmül olarak adlandırılabilir. Döngüdeki süreklilik arttıkça fikirdeki kalite ve anlamdaki derinlik arttığından;
- Fikirler-idrake (zayıf bilgiler kesin bilgilere)
- Görüşler-basirete (avamın görmesi arifin görmesine)
- Akletme-fuad’a (Vezir seviyesinde bilme Padişah seviyesinde bilmeye ya da şeri bilgiden marifet bilgisine) dönüşmektedir.
Akletme bu kadar önemli ve merkezi bir unsur iken bunun alt bileşenlerini bilmemek veya fark etmemek olur mu? olursa ne olur? galiba bugünkü durum olur. Hazır giyim, hazır yemek derken hazır fikirler servis edilir. Seç beğen al birini yaparlar. Sonra da satın aldığımız fikri kendi fikrimiz gibi savunmaya kalkarız. Eğitim de öyle. Öğretim bilgi kazandırma sürecidir ama eğitim davranış ve beceri kazandırma sürecidir. Eğitimde bireysellik ilkesi ihlal edilirse herkese göre hazır eğitim modelleri geliştirilir. Formel eğitimler, örgün eğitimlerle sanki çok çeşitlilik varmış gibi seçimler sunulur. Oysaki temel eğitimlerin dışında herkesin istidadı farklıdır ve dedelerimizin yaptığı gibi özel eğitimler devreye girmelidir. Kimi biraz zekidir, kimi biraz duygusaldır, kiminin hafızası güçlü, kiminin muhakemesi güçlü. Çeşitlilikteki kombinasyonda nerdeyse sınır yok. Ama biz hepsine matematik eğitimi verip herkesin sayısalcı olmasını akademik başarı olarak sunuyoruz. Bir ilde Robot yarışmalarında birinci olan çocuk, o ilde LGS den en düşük puanı alan çocuk çıkıyorsa sorun çocukta değil bizim eğitim ve ölçme değerlendirme sistemindedir.
Mademki eğitim kurumlarımızla eğitim veriyoruz ve insan yetiştiriyoruz o halde şu soruları sormak lazım.
- Acaba eğitim sistemimizde zekâ dışında (hafıza, muhakeme, irade, oryantasyon, dikkat, teessür ve idrak gibi) diğer 7 motorun geliştirilmesine yönelik bir ilgi veya eğitim var mı?
- Acaba bu 7 motorun eğitimiyle ilgili müfredatta bir şeyler var mı?
- Acaba bu 7 motorun eğitimiyle ilgili bir eksikliğin farkına varan yetkili, eğitimci veya yönetici var mı?
- Acaba farkındalık sahibi bir yetkili ve eğitimci çıksa, bireysel farklılıkları gözeten yaygın bir eğitim modeline geçilmediği sürece, bugünkü örgün eğitim sistemi altında bu eğitimleri verebilir mi?
- Öğretmen öğrenci arasında rol model ilişkisi, usta-çırak ilişkisi olmadan bu eğitimler verilebilir mi?
Eğitimin sorunları altında bu soruları çoğaltabiliriz. Ama şimdilik alanın dışına çıkmak istemiyorum.
Allah izin verirse, yazımız kaldığı yerden devam edecektir.