Yusuf ZABUN
28 şubat davasında tatsız-tuzsuz bir karar...!
2013 yılında 103 sanıkla başlayan ve yaklaşık 5 yıl süren davada "maalesef dağ fare doğurdu" diyenlere katılmamak mümkün değil...!
Duruşma savcısının mütalâasında, "her ne kadar 28 Şubat süreci postmodern şeklinde biliniyor olsa da TSK'nın cebir ve şidded kullanarak, batı çalışma gurubu ve sâir tüm unsurlarıyla berâber Refâhyol Hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan gerçek bir darbe girişimi" olarak tanımlanmış ve 60 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbed istenmişdi. Ancak;
Mahkemece 39 eksikle 21 kişiye ağırlaştırılmış müebbed cezâsı verildi.
68 sanık hakkında berâet, 4 ölüm ,10 zamanaşımı sebebiyle düşme karârı..!
Daha sonrada ne hikmetse verilen ağırlaştırılmış müebbed cezâları müebbbede çevrilmis.!?
Mahkûm olan bu 21 isim;
İsmail Hakkı Karadayı, Çetin Doğan, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Kemâl Gürüz, Ahmed Çörekçi, İlhân Kılıç, Aydan Erol, Cevât Temel Özkaynak, Çetin Dizdâr, Çetin Saner, Erdoğan Öznal, Fevzî Türkeri, Hakkı Kılıç, Hayri Bülend Alpkaya, Hikmet Köksal, İdris Koralp, Kenân Deniz, Muhiddin Erdal Şenel, Vural Avar ve Yıldırım Türkeri'dir. Ayrıca;
Bunlar hakkında yurt dışı yasağı ve karakola imzâ verme şartı getirilmiş
"Grekirse silâh kullanırız diye manşet atanlar, bankaları yağmalayanlar, 167 milyar dolar zarara sebebiyet verenler bunların hesâbını şimdilik karakolda imzâ atarak verecekler.
Sanıklardan Altaç Atılan, Ersin Yılmaz, Kâmuran Orhon, Köksal Karabay, Metîn Yaşar Yükselen, Orhan Yöney, Refîk Zeytinci, Şevket Turân, Şükrü Sarıışık ve Yücel Özsır'ın eylemlerinin, "TC. Hükümetini cebren düşürmeye ve devirmeye iştirâk'a ilişkin "gizli ittifak" şeklinde tasrîf edilmekle zaman aşımından düşürülmüş...! Sanki;
28 şubat gibi hâin bir darbeyi yapan, memleketi yıllarca kasıp kavuran bu 21 kişi ..!Bu tür darbelerin planlanması dahi "yâ hep yâ hiç" üzerine iken nasıl oluyorda diğerleri "iyot gibi"açığa çıkıyorlar...!
"Tankları ben yürütdüm "diyenler bile suçsuz...!
Buna kim inânır dersiniz?
Malûm, 28 Şubat 1997 yılında 9.5 saat süren MGK toplantısıyla başlayan süreçde, dönemin Başbakanı N.Erbakan'ın istifâsı istenmişdi.
O dönemde yaşananlar târihe, “post modern”darbe olarak geçmişdi. Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, adlî kontrol kaydıyla serbest bırakılırken ,tutuklanan 76 sanık davânın ilerleyen aşamalarında tahliye edilmişlerdi.
Ağırlaştırılmış müebbed verilebilecek bir davâda ara tahliyeler nasıl olur?Bu sanıkların hepsi mi o günlerde hasta idiler?
Elbetde mahkemeler duruşma savcının müteâlâsıyla bağlı değil...!
Ağır Cezâ Mahkemeleri;
Sanık savunmaları, mağdûr beyânları, tanık ifâdeleri, tapeler, yazılı ve sözlü kayıtlar, Devlete âid gizli yazışma dökümanları, bilirkişi ve hekîm raporları gibi toplanan delîller ve edinilen vicdâni kanaate nazaran hüküm tesîs edeceklerdir. Ancak;
bunun için dahî beşerî vicdân, olayın vahâmeti ve toplumsal yıkımların belirli bir objektiflikde en ideâliyle tecellî etmesi aranır.
Yaşlılık ve hastalık gerekçesiyle sanıkların kaçma şüphesinden uzak olarak temyîz aşamasının takdiren tevkîf dışında tutulması calîb-i dikkât.. !
Olacak gibi değil..!
İlâmat Savcısı yâ da infâz Hâkimi gibi düşünülerek bu sıradan dışılık da neyin nesi...!?
Kötü misâl, emsâl olmasa da bir avukat çıkıp dese ki; "müvekkilim hemi yaşlı, hemi de hasta..!
Üstelik hakkında hüküm kurulan 28 şubat darbecilerin yaşında...!"
Bu durumda darbeci Akın Öztürk hakkında ne karar verilebilir bir düşünün....!?
"Fetö"denilen örgüt lideri elini kolunu sallıya sallıya çıkıp gelse dese ki;
"duyduk ki, yaşlı ve hastalar müebbedlik bile olsalar imzâ ile idâre ediyorlarmış.! Şartlarım uyuyor, tıpkısının aynısını isterim" dese nasıl bir karşılık görebilir?
Öyleyse hasta ve yaşlı olmasına rağmen hatda ayaküstü bile dikilemeyen, bu ülkede Başbakanlık yapmış Erbakan Hocayı Ayvalık"da niçin infâza tabi tutdunuz?
Üstelik mercimek davâsı adı altında esasen Bosna'ya gönderilen cüz'i bir para için...!
Üstelik müebbetin yanında kıytırık sayılabilecek bir cezâ iken..!
Gençken darbe yapanlara, ihtiyâr sayıldıkları için yine gençler tarâfından bir lütf-i şâhane...! Oh ne âlâ...!
Bana kalırsa 28 şubat darbecileri ne nâdim olmuşlardır, ne de ihtiyâr...!Hâlâ "odunumun parası" peşindeler...;
Yaşlı ve hasta denilen o kişilerin ellerine bir fırsâd geçse gençlere taş çıkartırcasına yine postmodern, hatda silâhlı darbe yapmaya muktedir oldukları izâhdan vâresde..! Zirâ; 1000 yıl sürecek dedikleri bir şeyi yarım bırakmak istemezler de onun için..!
Onca askerîyeden atılanlara, boncuk boncuk terletilen, küfür ve hakaretlere uğrayan Başbakana, sağlık cüzdânlarındaki başörtülü resimleri zorla yoluk baş resimlerle değiştirilmedikçe sağlık yardımı alamayan 80'lik ninelerimize , Üniversite öğrencilerimizin iknâ odalarında gördükleri zulûm, akıtdıkları gözyaşlarına, iflâsa sürüklenen hazîneye rağmen verilen cezâların sadra şifâ olduğu söylenebilir mi?
Kanûnî olsa bile hukûkî midir?
Efkâr-ı umùmiye,hak yerini bulmuşdur"diyebiliyor mu? Hayır..!
Karar kesinleşinceye kadar
lojmanlar, tahsîsli araçlar, korumalar, Ordu evleri ve her túrlü imkân...!Kaldığı yerden...!
Kanûnun kesdiği parmak acımaz dedirtecek, toplumdaki infiâli dindirecek, "işde adâlet budur" kanaatine vardıracak, tatlı tatlı yemenin acı acı genirmesi olduğunun idrâkinde elle tutulur, gözle görülür mütenebbih bir cezâ..!
Hâni Nerede. ?Yok... !
Gerçi, her şey henüz bitmiş değil..!
Derecâtdan geçecek bu kararın aşamalarını beklemek gerek..!Ne var ki;
Bidâyet mahkemesi yaşlı ve hasta dedikden sonra tekmili birden herkes bu sonuca bir kalemde ulaşacak demekdir.Kabûle göre zâten yaşlı olan sanıklar giderek daha da ihiyâr olacaklarına göre, İnfâz Hakimliği, Adlî tıb, Anayasa Mahkemesi, af yetkisi olan Cumhûrbaşkanlığı nasıl düşünürler acaba...?
Tek olumlu yönü yâ da tesellîsi darbecilerin nice savsaklamalarına ve aradan 16 yıl geçmesine rağmen güç belâ olsa da yargı önüne çıkarılabilmeleridir
Darbecilerden hesâb sorulabilmeleri olumlu bir gelişme olarak görülse de;
İnfâz kabiliyeti olmayan kararlar, bir kısım sanıklar hakkındaki dâvâların mürûr-u zamana uğramış olması gibi husûslar kamû vicdânını yaralamakda..!
Esâsen darbecilerin mücerret yargılanabiliyor olmaları yeni değil ki? Kenan Paşa ve arkadaşları bağımsız Türk yargısının önüne çıkmadılar mı?
Diğer yandan ugulamada müebbed cezası alan sanıkların hükmen tutuklanmaları esâsdır.
Zirâ; Katolog suçlarda sanığın kaçacağı varsayılır,
Neticeten oybirliğiyle verilen Ank.5.Ağır Cezâ Mahkemesinin karar gerekçesini beklemek ve sonucuna göre tarâf vekillerinin vâki temyizlerinin sonucuna odaklanmak şimdilik en iyisi....!
Hele bakalım akîbetleri ne olacak?
Kalın sağlıcakla....!