Türkiye'de Müslümanlara Zülmün Adı Laiklik Oldu
Türkiye bugünlerde yine laiklik tartışmasıyla yatıp kalkıyor... 1924 Anayasası’nda “Türk Devletinin dini, Din-i İslam’dır” ifadesi yer alırken, 1937 yılında dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün zorlamasıyla anayasaya laiklik ilkesi dâhil edildi.
Türkiye bugünlerde yine laiklik tartışmasıyla yatıp kalkıyor... 1924 Anayasası’nda “Türk Devletinin dini, Din-i İslam’dır” ifadesi yer alırken, 1937 yılında dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün zorlamasıyla anayasaya laiklik ilkesi dâhil edildi. Daha önce, Cumhuriyet kanunlarını koruma adı altında yapılan zulümler bundan sonra laiklik ilkesi kapsamında işlendi. Ezanın Türkçe okunmasından 28 Şubat zulmü ikna odalarına, namaz kılanların ordudan atılmasından başörtülü annelerin yemin törenlerine alınmamasına, Kur’an kurslarının kapatılmasından Kur’an öğrenme yaşının 12’ye yükseltilmesine, YAŞ kararlarıyla mütedeyyin kesimin ordudan atılmasından parti kapatmalara, 8 yıllık kesintisiz eğitimle İmam Hatiplerin kapatılmasına kadar birçok zulüm “laiklik” adı altında bu millete reva görüldü. İşte cumhuriyetin ilk yılından itibaren günümüze kadar laiklik ve irtica adı altında yapılan zulümler:
İLK MUHALEFET PARTİSİ KAPATILDI
17 Kasım 1924’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk muhalefet partisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası “irtica” gerekçesiyle 5 Haziran 1925’te kapatıldı. Mustafa Kemal’in silah ve dava arkadaşları Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Adnan Adıvar tarafından kurulan parti tüzüğünde Cumhuriyet ilkesinin, liberalizmin ve demokrasinin benimsendiği belirtilirken aynı zamanda dini inançlara da saygılı olunduğu yazılmıştı. Mustafa Kemal, Nutuk’ta bu durumu “dini siyasi çıkarlara alet etmek” olarak yorumlamış ve çıkan Şeyh Sait İsyanı’nı da bahane ederek partiyi kapattı. Daha sonra Mustafa Kemal’e düzenlenen İzmir Suikastı olayından parti kurucularının bir bölümü idamla yargılandı.
İSTİKLAL MAHKEMELERİ ZULMÜ
1920-1927 yılları arasında vazife gören İstiklal Mahkemeleri de sözde irticai faaliyetleri engellemek ve devrim kanunlarına karşı çıkanları cezalandırmak için kullanıldı. 1923’e kadar sadece asker kaçaklarını yargılayan mahkemeler Cumhuriyetin ilanından sonra Müslümanları sindirmek için bir yargı silahı olarak kullanıldı. Bu tarihten sonra kim Ankara’ya karşı gelirse İstiklal Mahkemelerinde idam edildi. On binlerce kişi devrim kanunlarına uymadığı için sorgusuz sualsiz darağaçlarında infaz edildi. O dönemde çıkarılan çeşitli kanunlarla vatandaşlara sarık giyme yerine şapka takma zorunluluğu getirildi. İnancı gereği şapka kullanmayı reddeden binlerce Müslüman asılarak öldürüldü. Erzurumlu Şeyh İbrahim Hakkı Efendi, İskilipli Atıf Hoca gibi onlarca âlim zat idam edilirken, binlercesi de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
EZANIN TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ
Anadolu topraklarından İslamiyet’i silmek adına atılmış adımlarda bir tanesi de Ezan’ın Türkçe okutulmasıydı. Ezan, “Tanrı uludur…” diye ilk olarak 29 Ocak 1932’de Fatih Camii’nde okutturuldu. Bu fikir ilk olarak Ziya Gökalp tarafından ortaya atılırken, Arapça Ezan yasağı Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle kaldırıldı. Bunun yanı sıra tek parti döneminde Kur’an Türkçeleştirilmek istenmiş, namazlarda Türkçe Kur’an okunması gündeme getirilmişti. Kur’an’ın Türkçeleştirilmesi için çalışmalar da yapılırken, TBMM tarafından çıkarılan önemli kanun maddelerinin konulması; hatta sûre isimlerinin değiştirilerek “Vergi Sûresi”, “Ticaret Sûresi”, “Yasalara Saygı Sûresi” gibi sûreler oluşturulması önerildi. TBMM’de Kur’an’dan “Medeni Ayetler”in çıkarılması görüşüldü. Kur’an, “Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitap” olarak tanımlandı.
MENDERES’E ‘İRTİCA’DAN İDAM
1937 yılında laiklik ilkesinin devrim kanunları arasına alınmasından sonra, Müslümanlara yapılan zulümler bu ilke altında uygulandı. 1950 yılında DP’nin iktidara gelmesiyle rahat bir nefes alan Türkiye, 27 Mayıs 1960 yılında “irticai faaliyetler ve laiklik ilkesinin tehlikeye girmesi” bahanesiyle askeri darbeyle tanıştı. Dönemin muhalefet partisi CHP, askerleri “İrtica geliyor” diyerek tahrik etmesi nedeniyle askeri müdahale yapan Milli Birlik Komitesi, darbeyi kardeş kavgasına son vermek ve laiklik ilkesine aykırı uygulamaları durdurmak için yaptığını ileri sürdü. Ve Başbakan Aydın Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan “laikliğe aykırı uygulamalardan” dolayı idam edildi.
ERBAKAN HEP DÜŞMAN GÖSTERİLDİ
Bu dönemden sonra “irtica geliyor” gündemde tutulurken, “laiklik” de Müslümanların tepesinde Demokles’in Kılıcı gibi sallandırıldı. Dindar kesimin en önemli temsilcileri arasında yer olan Merhum Necmettin Erbakan Hoca, siyaset sahnesine çıktığı günden itibaren hep “laiklik düşmanı” olarak gösterilmeye çalışıldı. Erbakan, 17 Ocak 1970’te 17 arkadaşıyla Milli Nizam Partisi’ni kurarken, 12 Mart 1971 askeri müdahalesinden kısa süre sonra, partisi “laikliğe aykırı çalışmalar yürüttüğü” iddiasıyla Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Daha sonra 1972’de Milli Selamet Partisi’ni kuran Erbakan, Milliyetçi Cephe Hükümetlerine Başbakan Yardımcısı olarak görev alırken, parti 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle birlikte kapatıldı.
RP DE LAİKLİKTEN KAPATILDI
1987 yılında Refah Partisi’ni kuran Erbakan Hoca, 1995 yılında yapılan seçimlerinden birinci çıkarak Başbakan oldu. Ülkeyi kısa sürede büyüten Erbakan, Ordu tarafından yine bilindik bir suçlamayla karşı karşıya bırakıldı. 21 Mayıs 1997 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, “yasadışı bazı eylemlerin odağı olmaya başladığı ve bazı üyelerinin laik rejimi hedef alan n’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı’na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi. Ertesi gün ise Genelkurmay, basın mensuplarına da bir brifing verdi. Brifingler dizisi, rektörler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri gibi kesimlerle devam etti. Askerlerin Nisan ayı sonunda başlayıp, Haziran ortalarına kadar süren brifinglerinde, iktidar partisi açıkça, irticai akımlara destek olmakla suçlanıyordu. Medyaya verilen ikinci brifingden sonra, askerlerin irtica tehlikesine karşı “Gerekirse silah kullanırız” dediği manşetleri atıldı.
“Bin yıl sürecek” denilen 28 Şubat darbesinin hedefinde Müslümanlar ve İslam vardı. Erbakan Hoca’nın ik an TSK mensupları da ordudan atıldı. Binlerce asker kapının önüne konurken, kamu kuruluşlarında çalışan mütedeyyin kesim ise “irtica” ve “laiklik dışı” sebebiyle görevlerinden uzaklaştırıldı. in Çankaya Köşkü’ne çıkması ’ın “Yeni anayasada laiklik olma