ZARURAT-I HAMSE
A- CANIN KORUNMASI
Dinimizde korunması zaruri olan 5 temel ilke bulunur. Bunlar can, mal, din, akıl ve nesildir. Bunların hepsine Zarurat-ı Hamse adı verilir. Her biri ayrı ayrı öneme sahip bu ilkelerden bir veya bir kaçının ihlali insanın hem dini hem de dünyevi hayatını mahveder.
Beş temel ilkenin birincisi ve en önemlisi "canı" korumaktır. Can olmayınca diğer ilkelerin bir kıymet-i harbiyesi yoktur. O bakımdan canın korunması çok önemlidir.
Maide Suresi'nde Cenab-ı Hâk 32﴿ İşte bundan dolayı İsrâiloğulları’na şöyle yazmıştık: “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” Şüphesiz peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler. Ama bundan sonra da onların çoğu yeryüzünde taşkınlık göstermektedirler. Buyurmaktadır. Burada "bütün insanlığı" ibaresi çok önemlidir. Bir canın korunmasının ne kadar da önemli olduğunu vurguluyor. Aynı şekilde bir canın ölümüne sebep olmanın vebalinin büyüklüğünü Yüce Rabbimiz bize beyan ediyor. Diğer kutsal kitaplarda da bu ayetin manasına paralel gelecek şeklinde ayetler olduğunu hatırlatmak isterim. Tevratın bölümlerinden birinde israiliyattan birini ihya etmek ya da öldürmek kavramlarının yanında " bütün insanlığı" kavramı da geçmektedir.
"Eşraf-i mahlukat", "Ahsen-i Tekvim", "Esfele Safiliin' kavramları geçiyor Kur'an'ı Kerim'de. En güzel surettte yaratma hadisesi. "En güzel suret" buyuran Rabbimizdir. Bunun ötesi yoktur. Bu derece kıymete haiz olan "insan"a can güvenliği yanında Cenab-ı Hak'kın ihsan etmiş olduğu temiz ve helal rızıklardan en güzel şekilde istifade etmesi için her türlü kolaylık sağlanmalıdır. Kebair günahlar katekorisinin başında haksız yere insan öldürmek vardır. Bu günahı işleyenlerin katli vacip olmasının yanında ahiret aleminde de ebedi kalmak üzere cehennemle konulacaklardır.Bu konuda Cenab-ı Hâk Nisa Suresi, 93. ayet: Kim bir mü'mini kasıtlı olarak (taammüden) öldürürse cezası, içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazaplanmış, onu lanetlemiş ve ona büyük bir azap hazırlamıştır. Buyurmaktadır.
Hem bedensel hem de ruhen bütün güzelliklerle donatılmış insanoğlu. Hz. Ali'nin: "Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir." Demiştir.
İnsan küçük bir âlemdir. Âlemin küçültülmüş bir misalidir. Kâinatta ne varsa, Allah insanın hakikatine onu öz olarak yerleştirmiştir. Âdeta âlemde ne varsa, insanda nümunesi vardır. Kâinat küçültülse insan, insan büyültülse bir kâinat olur...
Tabiatta keşfedilen bütün elementlerin numunesi insan vücudunda mevcuttur. Her organımızın çalışma prensip ve mükemmeliyetini burada yazarak bitiremeyiz. Bu hususta bir kaç rakam vermek isterim sadece.
Vücudumuzda 206 kemik, onları birbirine bağlayan 360 adet eklem vardır.
İnsan beyni yaklaşık olarak 1.4-1.5 kilodur (3.3 lbs), ve hacmi kadınlarda aşağı yukarı 1130 cc (69 ci) ve erkeklerde 1260 cc'dir (77 ci).
Çoğunluğu gliyal hücreler ve nöronlardan oluşmak üzere insan beyninde 100 milyar sinir hücresinin bulunduğu tahmin ediliyor.
Diğer yandan beynimizin zarının uzunluğu dünyayı defalarca saracak kadar uzundur. Hakeza sinirlerimizin yapısı ve işlevleri çok karmaşıktır. Sinirlerimizin boyları mikro, nano ölçüm birimleriyle ölçülebilir. Mikro; metrenin milyonda biri, Nano ise milyarda biridir.
Duygularımıza gelince başka bir dünya ile karşı karşıyayız.
Aristoteles insanların kaç tane duyguya sahip olduğunu belirlemeye çalışırken 14 farklı duygusal ifade olduğunu öne sürdü. Bunlar: korku, güven, öfke, dostluk, sakinlik, düşmanlık, utanç, utanmazlık, acıma, nezaket, kıskançlık, öfke, övünme ve hor görmedir.
20. yüzyıla geldiğimizde psikoterapinin gelişmesiyle birlikte bu konudaki görüşler önemli ölçüde arttı.
Albert Einstein Tıp Fakültesi’nden emekli profesör Robert Plutchik o dönemin en dikkat çeken teorilerinden birini attı ortaya: Plutchik’in duygu çarkı. Bu çarka göre sekiz temel duygu (sevinç, üzüntü, güven, iğrenme, korku, öfke, şaşkınlık ve beklenti) tespit edilmiştir.
Buradaki bilgileri vermemin sebebi insanoğlunun yaratılışının mükemmelliyetini yansıtmaya çalışmaktır. Böyle mükemmel varlığın yaratılması asla boş değildir. Dolayısıyla canın korunması Zarurat- ı Hamse'nin en önemlisidir.
Canın korunması konusu ve görevi de insanoğlunun eline verilmiştir. Maalesef günümüzde canın korunması mevzuunda insanlık sınıfta kalmıştır. Günümüzde haksız yere yapılan savaşlar sonucunda katledilen milyonlar var. Açlıktan her gün ölen binlerce çocuk ve bebek var. Uygulanan yanlış tedavi sonucunda ölen binlerce insan var. Bir program dahilinde insanlara verilen yanlış ilaçlar ve yapılan aşılar yüzünden kalp krizi, beyne pıhtı atma sonucunda ölen binlerce insan var. GDO' lu ürünler sofralara kadar getirilerek çığ gibi artan kanser hastaları var. Uyuşturucuya gençlerin meylettirilmesi ile beraber, cinayetler, intiharlar, vahşise insan öldürülmelere varıncaya kadar menfur olaylar meydana gelmektedir. Her türlü terör olayları can güvenliğimizi tehtit ediyor. LGBT derneklerinin yaygınlaşmasıyla beraber evliliklerin azalması, gayri meşru ilişkiletin çoğalması neticesinde de neslin korunması tehlikeye girmektedir.
Bakara Suresi'nde Cenab-ı Hâk 204,205. Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah'ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez. Buyurmaktadır.
İnsanlık bugün tam da bu ayette beyan edilen tehlike ile karşı karşıyadır. Ekinlerin ve neslin ifsatı, yeryüzünün fesada çevrilmesi can güvenliğimizi her geçen gün daha çok sarsmaktadır. Özellikle müslüman ülkeler, emperyalist güçlerin tehtidi altında yaşamaktadır. Bu bağlamda can güvenliğimiz güvende değildir
Yapılan doğum kontrolleri, kürdajlar, bebek aldırmaları, ahlaksız ilişkileri teşfik, kısırlaştırma hamleleri, ekonomik sömürüler, kasplar, işsizlik, gelecek korkusu, savaşlar, terör olayları, trafik canavarı, depreme karşı önlem almama, imar afları, torpil ve adam kayırmaların hepsi can ve mal güvenliğimizi tehtit eden unsurlardandır.
Can ve mal güvenliği anayasa ile güvence altına alınmıştır. Bütün dinlerde ve anayasaların birinci maddesi can ve mal güvenliği ile ilgilidir. Lâkin emperyalist güçler kendi milletinden ve dininden olanlara hayat hakkı tanırken diğerlerini yok etme peşindedir. Su süreç tarih boyu devam etmektedir. Hak ve batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir. Hak düzen ile şeytan düzeni sürekli çatışma halindedir. Hakça düzen; yaşatmaya, yapmaya, onarmaya, düzeltmeye, ıslah etmeye, engelleri aşmaya ve kaldırmaya varken; şeytani düzen tam tersine hareket etmektedir.
Bireysel olarak; iyiyi daha iyi yapmaya, ifsatı ortadan kaldırmaya, bozgunculukla mücadele etmeye, Hakkı hakim kılmak için çalışmaya, gerektiğinde sefere çıkmaya, zayıflara destek olmaya, zalime karşı mazlumdan yana olmaya, cana can katmaya, insanlar arasını ıslah etmek gibi ulvi görevlerimiz vardır. Umulur ki bu yola revan olup kurtulanlardan oluruz.
09.07.2924