ZAMAN, İNSANA ÇOK ŞEY ÖĞRETİR.
Bizde bir söz var. Sözü olduğu gibi hatırlamıyorum ama manasını anımsıyorum; "Senden bir gömlek fazla eskidenin sözüne kulak ver" derler bizim oralarda. Zamanla bu sözün ne anlama geldiğini daha iyi anladım. Fazla gömlek eskitmek, burada daha çok yaşamak, yaşamaya bağlı olarak daha bi tecrübeli olma anlamına geldiği herkesin ma'lumudur.
Hayatta çok kıymet verdiğim kişiler olmuştur. Zamanla kendime haksızlık ettiğimi anladım. Çok değer verdiğim o kimseler meğersem değersizmişler. Zaman geçtikçe anladım bunu.
Zaman oldu ki değer vermeyip uzak durmak istediğim kişiler de olmuştur. Fakat sonradan anladım ki, yanlış yapmışım, onlar değerliymişler, bilemedim. Onlara haksızlık yapmışım. Şimdi durumu farkettim, lâkin onları arasan da bulamazsın.
Bazıları çok dürüst göründüler. Millete damardan girdiler. Kendilerini millete sevdirdiler ve milletin teveccühünü kazandılar. Etki ve yetki sahibi olduklarında yaptıkları icraatlarla ve attıkları adımlarla 'gerçekten bize çalışıyorlar" sözünü millete dedirtmeyi başardılar. Olayların perde arkasını sırf bu güven ve sevgi yüzünden araştırma gereği bile duyulmsmıştır. Belli bir zaman sonra iyi gibi görülen icraat ve atılımların gerçekte milletimizin aleyhinde olduğu ortaya çıkmıştır. Bu ve bunun gibi gerçekler zamanla ve iş işten geçtikten sonra anlaşılıyor maalesef!!!
Zaman oldu ki peşine düştüğümüz, sevip saydığımız, bilgilerine değer verdiğimiz, tecrübelerinden yararlandığımız insanlar olmuştur. Hatta çok sevip aşık olduğumuz dilberlerimiz de olmuştur. Zamanla yanıldığımızı, değer verip peşlerine düştüğümüz hatta aşık olduğumuz insanların sıradan olduklarını anlamışızızdır.
Gün oldu dünyayı çok sevmişizdir. Dünya malını fazlasıyla elde etmek için gecemizi gündüzümüze katarak, sağlığımızdan dahi ödün vererek, helâlini haramını fazla araştırmadan, "vezinuu bil kistasiil müstekim" sınırlarını aşarak çalışmışızdır. Dairelerimiz, arsalarımız,arabalarımız,tarlalarımız, işletmelerimiz, bankada hesaplarımız... olmuştur. Bu zenginlikle mutlu olacağımızı, dünyayı cennete çevirebileceğimizi, bu zenginlikle beraber ailemizi ve evlâtlarımızı mutlu edeceğimizi zannetmiştik. Zamanla bu hayallerin, bu zenginliğin geçici olduğunu bunlarla mutlu olunamayacağını, insanoğlunun Hadis-i şerifin beyanıyla “İnsanoğlunun bir dere dolusu altını olsa, bir dere daha ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Ama Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder.” buyurularak yaptıkarımızın gerçeklikle alakası olmadığını farkettik.
Gün oldu makam ve mevki sahibi olduk, etrafımızda küme küme insanlar doldu, arkadaş, dost kardeş göründüler, iş-aş istediler. İşlerini gördükçe bize saygı ve itibar gösterdiler, hep yanındayız dediler, yere göğe bizi sığdıramadılar. Biz de dostlarımız çoğaldı, bunlar var oldukça mevkimiz- makamımız-serverimiz ve şöhretimiz daimidir sanmıştık. Gün oldu makam ve mevki elden gidince yanımızda kimsecikleri bulamaz olduk. Yolumuza, uğrumuza davamıza reva olanlar, bizi görünce yollarını değiştirdiler. Başkalarına revan oldular, bizi paçavra gibi bir kenara attılar. İş işten geçtikten sonra anladık bunu. Meğersem herkes iyi günün dostuymuş. Kötü günün dostları, galiba yerin altında ya da göklerdedir. İnsanlık manevi çıkarlar üzerine değil, maddi çıkarlar üzerine tesis edilmiştir.
Öyle günler vardı ki, ilkokul-ortaokul-liseden arkadaşlarımız vardı. Kendi çabaları ve Allah Teâlâ'nın takdiriyle malca zengin oldular, makamca bir yerlere geldiler. Malın ve makamın şımarıklığıyla kendilerini çok büyülediler. Eski arkadaş ve dostlukları bir kenara attılar. Beraber yola çıktıklarını bırakarak, yolda bulduklarıyla değiştirdiler. Maalesef zaman bize bunu da öğretti.
Gün oldu yoksulduk, yoksullukla mücadele ettik. Toprakta çalışırken hasırlaşmış ellerimiz. İmkânsızlıktan sırtımızda taşıdığımız yüklerle sırtımız kamburlaştı, Gelişimini henüz tamamlamadan her türlü ağır işlerin altında ezilerek ezik bir kişiliğe dönüştük. Evlatlarımıza helâl lokma yetirmenin gayreti içinde olduk. Gece ???? gündüz demeden çabaladık çalıştık, "biz çektik çocuklarımız çekmesin" dedik. Onlara helâlinden iyi bir miras bırakalım diye gayret gösterdik. Yemedik, yedirmedik, tasarrufun âlâsını kendimize uyguladık. Evlâtlarımız okusun diye bütün imkânlarımızı seferber ettik.... Buraya kadar çok güzel. Peki sonra ne oldu?
Doyumsuzve şükürsüz bir gençlik türettik. Büyüğüne saygısı olmayan, kadr-i kıymet bilmeyen, ebeveyni hizmetkâr olarak gören bir gençlik. Daha çok miras neden bırakmadın diye fırça atan bir gençlik. Geçmişte çektiğimiz zorlukları anlatmamıza dahi tahammül etmeyen, yaşanmışlıklarımızı hayal ürünü gören, akrabasını tanımayan, geleneklere saygı duymayan ne ettüğü belli olmayan bir gençlik. Zamanla bu gerçeğin farkına vardık. Lâkin şimdi elden ne gelir.
Hulâsa zaman bize çok şey öğretti. Gerçek dostun ne malda, ne evlâtta, ne de makamda olmadığını anladık-öğrendik.Sonunda (Son nefes gelmeden), gerçek dost "Yüce Allah Teâlâ" olduğunu anlayanlar, tevbe edip Hakk'a yönelenler kurtuluşa ereceklerdir. Kurtuluşu başka mercilerde arayanlar hüsran olacaklardır. Selâm ve Dua ile...
13.04.2024