2017 Adlî yılın açılış töreninde akıllarda kalan Zühtü beyin bu resminden yola çıkarak belirtmeliyim ki, baroların özgün kuruluşu TBB Başkanı Av.Metîn Feyzioğlunun bazı baroların Ankara'da yapılacak açılış törenine karşı duruşlarıyla ilgili olarak takındığı olumlu tutum ve davranışı yerindedir.
Konuyla alâkalı muvazeneli, temkinli ve mutedîl beyânları nedeniyle kendisini tebrîk ederim.
AYM Başkanı Zühtü beyin fotoğrafına geri dönersek, bu en basît izâhıyla bir baş selâmıdır.
Çok hoş, hic abartı yok.! Aksine nezâket ve zerâfet var.
Konuyu başka yerlere çekmek, öküzün altında buzağı aramak doğru değil. Kaldı ki, Zühtü bey kendine yakışanı yapmış.!
Almanya'ya sığınan "Johann Dündâr" yönünden daha evvel verdiği bir karâr sebebiyle AYM Başkanlığı aleyhine serzenişde bulunan birisi olarak bu kere alkışlıyor ve şapka çıkarıyorum.
Kezâ; AYM Başkanı seçildiği zaman tebrîk ziyâretinde bulunduğum Haşim Kılıç beyefendiyi aratır bazı kritik oylamalarda "teröre desdek verenler hakkında" bir oyunun iki sayıldığı ufûksuz kararına rağmen.!!!
Meseleyi bir imâ, bir gizem, yâ da niyet okuma gibi mecrâlara sevketmek veyâ böylelikle tarâf toplamak, buradan bir muhalefet trendi oluşturmak isâbetli olmasa gerek.!
Fransızların referans diye geldikleri hafîf bir şekilde eğilmenin âdab-ı muâşerete aykırı bir yönü yokdur.
Sisi'nin Trump karşısında, Ecevit'in
Clinton'un huzûrunda duruşları, kezâ Ecevit'in Litvanya'dan 250 milyon dolar isterken sözde başbakanları olan bir "zıpır" herif karşısında duruşları millî onurları zedelemiyorken "Zühtü" beyin selâmı mı adâlet duygusunu rencide edecek?
Öte yandan İngiltere eski Başbakanı Teresa May, zannediyorum ayaklarını kırıp çaprazlaşdırdıkdan sonra 100'lük kraliçeyi selâmlamasına ne demeli.?
Kezâ, 31 milyon sterlinle BAE sarayından kaçıp Almanya üzerinden İngiltere'ye sığınan El-Maktûm kemçüğünün 6.karısı Prenses El-Hayâ El-Hüseyin'in referansına.!
Dalya demesine az kalmış bir İngiliz Kofanasına hemi de.!!!
Veya kendisine elle dokunmanın bile yasak olduğu Kraliçenin kırmızı halıda yürüdüğü esnada düşmesin diye onu kolundan tutup kaldıran o malûm şahsa ne diyeceğiz?
Nezâket, zerâfet mi? Yoksa bir işgüzâr abartısı mı?
28 şubât sürecinde tıpış tıpış Genelkurmay'a giderek Çevik Bir'den daha az forslu birinden güyâ brifing alıyorlarmış gibi "Amasya bardakları" şeklinde dizilen Yargıtay başkan ve üyeleri hakkında bu güne kadar tek bir söz söyleyeni değil, söylüyebileni görmedim ve duymadım.
O toplantıya koşturarak katılanların ezici çoğunluğunun bu günün "Fetö"cüleri olduğu artık anlaşılmış bulunmaktadır. Kaldı ki;
Katılımcılar, toplantının sonunda ayağa kalkarak müsâmere seyretmiş ilk mektep çocukları gibi dakikalarca alkışlamışlardı.
Konumuza geri dönersek; Türkiye'nin en üst Yargı Makamında bulunan birisinin yine Ülkemizin en üst Makamında bulunan Reîs-i Cumhûr ve Başkomutan karşısında durması gerektiği gibi durmuşdur.
Bu sebeble Zühtü beyi tebrîk etmek bir erdem olsa gerek.!!!
Zirâ; Orası bir muhakeme makâmı değil, en üst idarî bir makâm olması sebebiyle bundan farklı davranışlar banal-âdi duracakdı.
"Muhteşem Yüzyıl" dizisinde bütün "Kadı"ların başının Sultân"ın huzûruna nasıl girdiğini görmüşdük?
Elbet o bir diziydi.! Dolayısıyla
Zühtü Bey, ne "Ebusuûd Efendi",
ne de Sayın "Receb Tâyyîb Erdoğan" Kanûnî Sultân Süleymân idi.
O sâdece Türk Milleti tarâfından seçilmiş ve gönüllerde tahd kurmuş Cumhûrun "Reîs"i idi. Yâni Devletimizin ve Cumhûriyetimizin elân Başkanı..!!! Kalın sağlıcakla.!