USTA İLE SOHBET: DAVET ÜZERİNE Prof. Dr. Salih Şimşek
- Usta be!
- Efendim?
- Seni çok kıskanıyorum, hem de seninle gurur duyuyorum.
- Hayrola? Hangi dağda kurt öldü?
- Öyle deme be usta, samimiyim.
- Peki, niye?
- Senin şu sanal FEYS âleminde ne kadar çok arkadaş ve dostun var…
- Evet… Çalış senin de olur!
- Olmaz, olabilemez.
- Olabiler, hem de bal gibi olabiler…
- Hani demem o ki…
- Evet?
- Seni o dostlarından çok kişinin davet ettiğini görüyor ve mutlu oluyorum.
- O davetlere seni de götürmemi mi istiyorsun?
- Yok, be usta… Sadece senin adına mutlu oluyorum.
- Sadede gelsen.
- Bu kadardı… Sadece içimden geçenleri sesli telaffuz ettim.
- Kazın ayağı hiç de öyle değil…
- Nasıl yani?
- Bazı istisnaları olsa da o davetlerin çok büyük bir kısmı ‘lâf olsun, torba dolsun’ cinsinden…
- Nasıl olur öyle?
- Baya baya oluyor işte… İşin gerçeğini anlatayım da davulun sesinin uzaktan hoş duyulduğunu gör.
- Hayret!
- Bak şöyle: Hani çok gezdiğim söz konusu ediliyor ya… Oralarda çektiğim fotoğrafları paylaşıyorum ya… Bunları gören bazı dostlar heyecanlanıp davette bulunuyorlar… Çay, kahve içmeye, yemek yemeye davet ediyorlar… Dahası daveti kabul edersem, butlu olacaklarını, misafir de edebileceklerini ifade ediyorlar…
- Ne güzel, değil mi?
- Güzel de…
- De’si de ne?
- Söylemek istemiyorum, ama sorduğun için söyleyeyim. Kimseye de söyleme.
- Peki.
- Bak o davetler çok güzel de bir de insana yalan söyletmeseler ne güzel olacak…
- Kafam karıştı!
- Yani demem o ki, Seyyah’a istemediği halde ‘yalan’ söyletiyorlar…
- Nasıl oluyor o?
- Bak, şöyle: Mesela Sakarya-Kütahya-Afyon-Isparta-Antalya ve oradan tüm sahili dolaşıp fotoğraflar paylaşıyorsun…
- Eeeee? Bunun neresinde yalan?
- Bu değil söylemek istediğim.
- Ne peki?
- Bu fotoğrafları gören bazı dostlar yazıyorlar. “Bizi pas geçmişsin. Bir dahaki sefere biz de bekliyoruz. Sizi tanımak ve sohbetinizden istifade etmek istiyoruz”. Ben de cevap veriyorum: İNŞALLAH.
- Ne güzel işte!
- Güzel de… Davet edenler, hangi şehirde olduklarını söylemiyorlar, mesaj kutuma telefon numaralarını yazmıyorlar. Ben de istemiyorum Böylece ‘İnşallah’ demek ‘hayır’ demek anlamına geliyor. Sarı çizmeli Memmet Ağa… Yeryüzünde bir yerlerde…
- Yani ‘inşallah’ı olumsuz anlamda kullandırtıyorlar, ama kendileri olumlu anlıyorlar… İşte sana bir yalan: İnşallah.
- Allah, Allah… Hayret!
- Evet, bunu yaparlarken işin farkında değiller ve kötü niyetlerinden de yapmıyorlar, ama bir adım ilerisini düşünmüyorlar…
- Hayret!
- Çırak işte bunlar hep eğitim işi… Birileri uyarmazsa hiçbir zaman düzelmez!
- Olsun be usta!
- Oluyor zaten. Benim için hiçbir mahzuru yok da… Niye böyle olsun ki?
- İdare et be usta… Neticede onlar senin dostların.
- Elbette… Dostlarım olmasa bunları niye yazayım ki?
- İyi ediyorsun be usta… Ben eğer birilerini davet edersem (mümkün görünmüyor ya) tavsiyene uyacağım inşallah.
- İnşallah…