Öyle ya, Asya, Avrupa'ya nasıl bağlanıyor? O şekilde öğretmediler mi bize?
Reis geldiğimiz noktada Kanal İstanbul projesiyle Montrö'yu deliyor, lakin feryat tuhaf bir şekilde içimizdeki bulaşıklardan geliyor.
Maksatları kafaları karıştırıp toplumun algılarını ideolojik saiklerin sınırları dahilinde bırakmak. Oysa mevzunun açıklaması o kadar kolay ki...
Düşünün bir kere, kendi ülkemizdeki su yollarında egemenlik hakkımızı kullanamıyoruz. Boğazlar yol geçen hanı gibi, bırakın ücret almayı heriflerin ne taşıdığını bile soramıyoruz.
Var mı böyle bir şey? Babanızın çiftliği mi lan? diyemiyoruz.
Sebep? Önce Lozan da sonra Montrö da dayatılan bu egemenlik ihlalinin bir tek hukuksal gerekçesi var.
İstanbul boğazının alternatifi olmadığı bahanesiyle vaktiyle üzerindeki egemenlik hakkımız gasp edildi. Kanal İstanbul açılınca ne olacak?
İşte o bugüne kadar olmayan alternatif geçiş güzergahı ihdas edilmiş ve o hukuki gerekçe ortadan kalkmış olacaktır.
Al sana alternatif geçiş! Bundan böyle kuralları ben koyacağım! Birisi üç, diğeri beş lira... Veya birinden şunlar, diğerinden bunlar geçer, lakin her halükarda benim denetimimde...
Dolayısıyla 100 yıl önce kaybettiğimiz boğazlar üzerindeki egemenlik hakkımıza yeniden kavuşacağız. Kim istemez?
Eloğlu istemez, elbette işbirlikçisi de... Onlar istemesin zaten yeis yok, ama o düzenbazların peşinde savrulan gafillerin tepinmesi içimizi burkuyor aslında.