Çocukluğumda ihtiyarların, "Gâvur, Türk olmuş" tabirini sıklıkla duyardım. Onların zihninde Türk = Müslüman’dı. Esasen Avrupalı da Türk = Müslüman algılıyordu.
İslam Coğrafyasında ise Türk'ün algısı daha şerefli idi. Onlar Türk deyince İslam'ın sancaktarlığını yapan, alperenler, devletinin fedakar tebaasını algılıyorlardı. Bu tebaanın bütün parçalarını birleştirdiğinizde, şahsi manevi bir fert çıkarırsanız, bu fert: "Allah yolunda cihad eden, mazlumlara kol kanat geren, zalimler karşısında amansız, yeryüzünü imar için yola revan olmuş, kutlu bir akıncı" kişi idi. İlay-ı Kelimetullah’ı yeryüzünü hakim kılmak için onca cefaya, ezaya, saldırıya göğüs geren, kahraman ve asil bir milletin fertleriyle oluşmuş kutlu bir şahsi manevi Alperen'di. Böylece yeryüzünde huzuru, barışı, kardeşliği, hakça paylaşmayı, insan gibi, onuruyla yaşamayı, zenginin daha zenginleşerek fakiri sömürmemeyi,... kısaca yeryüzünde ilahi nizamla, saadet asrını inşa ve ihya etmeye çalışan toplumun adıydı, Türk olmak... Türk'ün içinde ırk anlamında, Kürt'te vardı, Arap'ta, Çerkez'de, Boşnak'ta, Türk'te vardı...
Bu anlamda Türk olmak baş tacı edilmez mi?
Lakin bu kutlu misyondan arındırılmış, (- belki de sinsi ve uzun soluklu bir operasyonla) anlamı daraltılmış, dünyanın herhangi bir ırkı gibi bütün şanı şerefi yok sayılmış, adeta elindeki şanlı bayrağı yere serilmiş, başındaki heybetli sarığı, kaftanı, şalvarı çıkarılarak, temsil ettiği misyondan da soyulup soğana çevrile; heybetli horozken, tüyleri yolunup cas-cavlak edilen, çırılçıplak bırakılan, kafatası bir ırk kimliği neyi ifade eder?
Böyle bir Türkçülüğü artık kim kabul edebilir?