TOYFA KIRANINDAN SİS DAĞINA GEZİ

Mustafa Cemal TOMAR

TOYFA KIRANINDAN SİS DAĞINA GEZİ

Bir önceki yazımda 20.07.2024 tarihinde habersiz ve davetsiz kahvaltıya gittiğimizin serüvenini yazmıştım. Bizde davet yok, herkese kapımız açıktır. Rabbimiiz sofrada bize ihsan ettiği nimetlerin fazlasını misafire ikram etmekten büyük mutluluk duyarız. Tonyalıların adına bunu söyleyebilme cesaretine sahip olduğumu söyleyebilirim. Kimse de bu sözüme itiraz etmez.

O gün 13.00'de Tonya İskenderli Beldesi'nde Turalı Mahallesi'nden bir komşumuzun düğünü vardı. Gezi grubumuzala beraber düğüne iştirak ettik. Günlerden pazar olması havanın da güzel olması düğüne katılımı artırdı. Uzun zamandır görmediğim tanıdık simaları orada gördüm. Bazı simalar çok değişime uğradığını fark ettim. İçimden "Bu adam ne delikanlıydı, şimdi ne kadar da yaşlandı ve çöktü" cümleleri döküldüğü de oluyordu. Düğün sahibini kutladık, hayırlı olması dileklerimizi ilettik. Küçük bir katkıda da bulunduk, gençlere mutluluklar diledik.

Bizim oranın düğünleri malumunuz kemençesiz ve horonsuz olmaz. Düğün Şehit Kenan Kumaş İlköğretim Okulu'nun bahçesindeydi. Oldukça geniş bir bahçe olmasına rağmen kalabalık bahçeyi doldurduğu görülüyordu. Damat ve gelin sahnede yerlerini aldıktan sonra kemençe eşliğinde horona geçildi. Horona katılmak isteyen herkes katılabiliyor. Profesyonel horoncu olmaya gerek yok. Etraftakilere biraz eşlik edebilirsen amaç hasıl olur. Bu arada horon konusunda bu yöre halkı içerisinde isimsiz kahramanlar da çok vardır. Horonlar bay bayan karışık oynanır. Benim gibi oynamayanlar seyirci olarak kalır.

Düğünler genel olarak yardımlaşmayı, dayanışmayı ve birlik ve beraberliği sağlar. Günümüzde her düğün geleceğe bir umuttur. Zira gençlerin bir çoğu evlenmiyor. TC'nin nüfusu alarm çalıyor. İlk defa ülke olarak nüfusumuz azalma trendine girmiştir. İlgililer bir an önce gerekli tedbirleri almalıdırlar.

Düğün merasiminden sonra Nuri Hocamın yönetimindekş lüks aracı ile Toyfa Kıranı üzerinden Şalpazarı ilçesinin Dorukkiriş Mahallesi'nden geçerek Dereköy Mahallesine indik. Araç içerisinde sohbet- muhabbet kıran kırana gidiyordu. Ben daha çok dinleme ve izleme modundaydım. Biri sözü bitirir bitirmez öbürü sözü alıyor, anlatımlar gayet dikkatli dinleniyor, anlatımın sonunda esprili sözler haliyle bizi güldürüyordu. Ali-Yusuf-Mevlüt ve Nuri Hoca maşallahları var. Birbirinden güzel anlatım teknikleriyle geçmiş yaşantı örnekleri ve diyaloglarını öyle güzel anlatıyorlar ki, döktürüyorlardı adeta!!! Saatlerce dinlersin. Hepsi de on numara. Ulusal kanallardan biri bu dörtlü grubu bir araya getirip muhabbet ettirse ve proğram olarak sunsa izleme rekorları kırar. Bir başka yazımda "dörtlü grubun" anlatımlarından seçtiklerimi yazıya dökmeye çalışacağım inşallah.

Dereköy mahallesi Şalpazarı deresinin güneye doğru uzanan ve Şalpazarı'na 10 kmm uzakta bir yerdir. Et yeme yerleri vardır. Saç kavurmasıyla da ünlüdür. Dereköyden yaklaşık 15 km uzakta Sis Dağı yer almaktadır. İkindi vakti yaklaşmıştı. Orada ekip olarak "Saç Kavurma" yemeğe karar vermiştik. Hemen dere kenarında bulunan lokantaya geçtik. Lokantanın hijyenik görüntüsü, görevlilerin ilgisi ve her şeyden evvel etin kokusu bizi oraya çekiyordu.. Müsait bir masada beş kişilik ekibimizle oturduk. Ben ve Nuri Hocam acılı saç kavurma siparişini verdik. Diğerleri normal acılı dediler. Siparişler gelinceye kadar azar haşlama suyu içtik. O çorba da çok lezizdi.

Etçi değilim ben. Yaklaşık 39 yıl önce görevim hasebiyle Erzurum'un Oltu ilçesinde saç kavurmayla tanışmıştım. Saç kavurma yemeği orada sevmiştim. Nihayet saç kavurmalar geldi. Yemeğe başlayınca 39 yıl önceki lezzet geri geldi sanki. Hepimiz beğenmiştik. Üstüne de birer sütlaç yedik. Arkadaşlarımızın cebi de gönülleri de zengindir. Bizde Alman usulü hesap vermek yoktur. Ali kardeşimiz önceliyerek hesapları verdi. Yazıyı okuyanlar hesabı da merak eder olabilirler. Bugünkü kurla diyelim, 1800 küsür lira para ödendi.

İkindi namazımızı oradaki camide kıldık. 15 kmm uzakta bulunan Sis Dağı'na çıkmaya karar verdik. Yol dağa kadar asfalttır. Yol boyunca mesire yerleri mevcuttur. Tatlı yokuşları ve genişçe virajları var yolun. Havanın güzel olması çok güzel bir tevafuktu. Sis Dağı genellikle "sis"siz olmaz. Sanırım çok sis çöken yer anlamında oraya Sis Dağı demişlerdi.

Sis Dağı; Giresun İli Görele ve Eynesil ilçeleri ile Trabzon ili, Şalpazarı ilçesi sınırlarında, Aladağların en yüksek tepesidir. Yüksekliği 2182 m'dir. Zirvesi Görele’nin Yeşildere köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Sis Dağı'nın zirvesinde 1950 m yüksekliğinde Sis Dağ Yaylası bulunur. Burada yüzlerce yazlık yapılmış, tepeden görüntüsü muhteşemdir.

Her hafta cumartesi Sis Dağı yaylasında pazar kuruluyor sanırım. Çevreden alış- veriş yapmaya gelenler oluyor.Her gün hemen hemen bu yayla yolunu tutanlar vardır. Her yıl Giresun'un doğusunda kalan ilçelerinden, Trabzon'un batısındaki ilçelerden, Gümüşhane'den, Trabzon'un ve Giresun'un Yaylada çevre oba ve köylerden binlerce kişi Sis Dağı Şenliklerine katılmaktadır. Şenlikler Temmuz ayının 4. cumartesi gününde Şalpazarı Kaymakamlığı ve Şalpazarı Belediyesi tarafından organize edilmektedir.

İkindi namazından sonra Sis Dağı yolunu tuttuk. 25-30 dakikalık yolculuk ardından Sis Dağın zirvesine ulaştık. Hava şansımıza berraktı. Akşam üzeri olması ve gündüzlerin uzun oluşu nedeniyle güneş kuzey batı yönünde kalıyordu. Adeta güneş büyülenmiş bize yaklaşmıştı. Dağın zirvesinden aşağıda kalıyordu, bize "merhaba, hoş geldiniz" der gibiydi. Dağın zirvesinden aşayıya bakarken, gözlerimiz kamaşıyor, başımız dönüyordu. Dağın zirvesi çimenle döşenmiş, tertemizdi. Toprağın yüzeyi yumuşaktı.Karşı dağlar cüce, tepeler sinek görünümündeydi. Sis Dağı bir yandan o muhteşemliği ile "bu bölgenin arslanı benim" der gibiydi. Bir taraftan da bizi omuzunda ve baş ucunda gezinirken bizi kucaklıyor, mütevazılığını gösteriyordu. Bu muhteşem dağın üzerinde gezinirken Rabbimizin şu ayetleri aklıma gelmişti. " İnne fi halkis-semavati Vel erdi..." Ali İmran Suresi, 189 - Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah her şeye kâdirdir.

190 - Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller vardır. Buyuruyor Cenab-ı Hak.

Ayrıca cismen ne kadar aciz olduğumuzu, ruhen ise mükemmel bir varlık olduğumuzu bir kez daha fark ettim. Güçsüzlüğümüzü, sonsuz kudret ve kuvvet sahibi olan Yüce Rabbimize namazda secdeler yaparak gösterdiğimizin önemini bir kez daha kavradım.

Ali İmran Suresi'nin 191. Ayet-i Kerime'sini hatırladım. Rabbimiz; 191 - Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. Ve "Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, Sen yücesin, bizi ateşin azabından koru." derler. Buyurmaktadır.

Biz neyiz ki gurur- kibir yapıyoruz diyerek Kıyamet Suresi'nin 2. Ayet-i Kerime'sini hatırladım. " Vela uksimu binnefsil levvameh" "

2 - Yine hayır, yemin ederim o sürekli kendini kınayan nefse. Rabbimiz buyurmaktadır.

Yine kibir- gurur gibi sıfatla ihlâslı insanın vasıfları hiç bir şekilde olamıyacağını düşündüm. Kibir ve gurur şeytanın vasıfları olduğunu hatırladım. Allah Teâlâ'nın gücü ve kudreti karşısında biz kimiz ki büyükleneceğiz diyerek İsra Suresi'nin 37. Ayet-i Kerime'sini hatırladım. Cenab-ı Hak; "Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin." Buyurmaktadır.

Değerli dostlar: Az önce ifade ettiğim üzere dağın zirvesine çıktık. Resimler çektik, soğuk sularından içtik, hem gezindik, hem tefekkürde bulunduk, hem de hatıra resimler çektik. Akşama yakın bir saatte, güneş ☀️ batmak üzere iken, bizden vedalaşırken biz de sis dağından vedalaşarak ayrıldık. Şıhkıranı denilen mevkide mola vererek çay içtik. Hava serin, ortalık sessiz, manzara muhteşemdi. Etrafta konaklamak için bir kaç otel bulunmaktadır. Aynı zamanda Şıh Kıranı'ndan ağrı Kadırga Yolu vardır.

Yolun devamında Sütpınar Yatılı Erkek Kur'an Kursu'nun yanından geçtik. Orada yüzlerce hafız yetişmişti. Daha önce o Kur'an Kursunu gezmiştim. Sütpınar Köyü gelişmiş bir köy. Köyün ismini taşıyan süt fabrikası da meccuttur burada. Bu köyden çok da alim yetişmiştir.

Tam akşam ezanı okunmak üzereydi. Toyfa Cami'sine geldik. Nuri Hocam akşam ezanını okuduktan sonra bize akşam namazını kıldırdı. Mevlüt Hoca da müezzinlik yaptı. Bana da ses kaydı ve video çekimi görevi düştü. Namazı eda ettikten ve bir kaç hatıra resim çektikten sonra oradaki arkadaşlardan müsaade isteyerek Nuri Hocamla Toyfa mahallesinden ayrıldık. Biz köyün aşağıki Mahallesi'nde oturuyoruz çünkü.

Dostlarla dopdolu bir gün geçirdik. Gündüz sanki uzamıştı. Bir güne çok şeyler sığdırdık. Üstadım Selim Eroğlu Hoca'mın dediği gibi; "tarihe not düşelim" dedik. Binaenaleyh "hatır unutur, satır unutmaz." Hatıralarımın devamında buluşmak üzere ..

24.07.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.