TEBLİĞ ETTİĞİMİZİ TEMSİL ETMİYORUZ
Aşağıda sizlerle paylaşacağım bazı istatistik bilgiler olacakır. Bu bilgiler müvacehesinde hep beraber bir değerlendirme yapalım diyorum.
İşte istatistik bilgileri;
-106 İlahiyat Fakültesi
-10 bin İlahiyat akademisyeni
-314 bin İlahiyat talebesi
-1607 İmam Hatip Lisesi
-44 bin İmam Hatip öğretmeni
-504 bin İmam Hatip öğrencisi
-100 binin üzerinde din görevlisi
-Binlerce dernek, vakıf, cemaat, STK var.
Soru şu: Bu derece imkânlar varken,
Peki neden İslam'ı hayatımıza hakim kılamadık?
Bu sorunun cevabı üzerinde ebeyce kafa yordum. Sorunun cevabını da başlık olarak yazdım. Sizce soruya verilen cevap doğru mu?
1990' lı yıllarda İlahiyat Fakülteleri Sayısı 9 civarıydı. Türkiye'de 2024 verilerine göre ilçe sayısı ise şöyledir:
2024 yılı itibarıyla Türkiye'de toplamda 922 ilçe bulunuyor. Bu ilçeler, 81 ile homojen şekilde dağılmamış olup, bazı iller daha fazla ilçeye sahipken, bazıları ise daha az ilçeye sahiptir. Büyükşehir statüsüne sahip iller, daha fazla ilçeye ve buna bağlı olarak daha fazla belediyeye sahiptir.
1990'lı yıllarda her ilçede bir İmam-Hatip Lisesi olduğunu düşünelim. İl merkezlerini de katarsak 1.000 civarı eder. O zamanlar her ilçede İmam-Hatip yoktu. Bu bilgiler bir mülahaza. Gerçek bilgiler şöyle:
1990-1991 öğretim yılında imam hatip liselerinin sayısı 392, bu okullarda okuyan öğrenci sayısı 309.553 iken, 1996-1997 öğretim yılında okul sayısı 601'e, öğrenci sayısı 511.502'ye çıkmıştır.
Bu bilgiler ya da veriler bize şunu gösteriyor.
90' lı yıllarda kalite var, dava var, yaşayış var, ruh var. Cihat var. Tebliğ ve temsiliyet var. Yani kemiyet az olsa da keyfiyet amaca matuftur.
Şimdiki durum ise; Kemiyet var, keyfiyet yok. Diğer bir ifade ile sayı artışı var, ancak içi boşaltılmış.
Enfal Süresi'nden ayetler:
65﴿ Ey peygamber! Müminleri savaşa teşvik et! Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa inkâr edenlerden iki yüz kişiyi yener, sizden yüz kişi olursa bin kişiyi yener; çünkü onlar yaptıklarının bilincinde olmayan bir topluluktur.
66﴿ Allah sizde bir zayıflık olduğunu bildi de şu andan itibaren yükünüzü hafifletti. Artık sizden sabırlı yüz kişi olursa Allah’ın izniyle iki yüz kişiyi yener, sizden bin kişi olursa iki bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir.
Dikkat ederseniz, sabırlı ve hakiki iman noktasında olan yiğit askerlerin her biri on düşman askerini yenebileceğini Cenab-ı Hâk bize beyan ediyor. Zayıflık gösterilip sabırda sebatsızlık olursa durum tersine döner.
Burada merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın " Bir çuval çürük elma, bir sağlam elma etmez" sözünü hatırlıyorum. Bir gerçek müslüman " büyüktür" bin kafirden. Matematik bulguları burada geçerli değildir.
Bilindiği üzere;
Müslümanlar ile Müşrikler arasında yapılmış olan ilk savaş olma niteliği barındıran Bedir Savaşı 624 tarihinde gerçekleşmiştir. Bedir savaşında Müslümanların sayısı 305-313 civarında, müşriklerin sayısı ise 1000 kişi olarak bilinmektedir. Bedir Savaşı Peygamberimiz SAV'in komutasında olup, zaferle sonuçlanmıştı.
Ben bu misallerden şunu vurgulamaya çalışıyorum. Sayıdan ziyade keyfiyet yani insanların kalitesi önemlidir. Okullarımızdaki yetiştirilen öğrencilerin kalitesi önemlidir. Kalite düşer sayı artarsa önemi yoktur.
Dini hizmetlerin her alanında sayıyı artırmayı başardık. Şehrin her mahallesine cami ve İmam Hatip Okulu yaptık. Fiziki görüntü olarak da okullarımız, camilerimiz, tarikatlara bağlı medreseler ve barınma yerleri muhteşem. Maddi imkänlar da iyi. Kur'an Kurslarında tarikatlara bağlı medreselerde ve özel kurslarada okuyan talebelere Türkiye'nin ve dünyanın bir çok yerinden yardımlar yağıyor. 4-6 yaş grubundan başlayarak Kur'an hizmetleri yürümektedir. Bunda kuşku yoktur
Bütün bunlar çok güzel, anlatımlarımız da muhteşem. Her türlü teknolojik imkânlara sahip salonlarda akademisyenlerimiz konferanslar verdiler/ veriyorlar, akıllı tahtaların önünde hocalarımız derslerini anlatmışlar/ anlatıyorlar, milyon dolarlarla yapılan camilerin muhteşem kûrsülerinde vaizlerimiz vaazlarını yaptılar/ yapıyorlar, merkezi camilerimize güzel sesli hafızlarımızı görevlendirdik. Bunun yanısıra özel dini yayın yapan TV' ler de kurduk. Dini anlamda sayamayacağımız kadar alt yapı çalışmaları yapıldı/ yapılıyor. Lâkin neticeye baktığımızda ürpertici bir durumla karşı karşıyayız. Binlerce deist- ateist, esrar eroin bağımlıları, kadın cinayetleri, çocuk istismarları, haksızlık ahlâksızlık, hırsızlık arsızlık hukuksuzluk alanlarında korkunç derecede yüksekme meydana gelmiştir. Kamuda başörtüsü serbest olmuş. Ama genel anlamda Avrupayı geride bırakacak bir açık giyim furyası her tarafa yayılmış vaziyette.
Peki niye?
Bu olumsuz sonuçların bir çok sebebi vardır. En önemli sebebi ise, "tebliğ edilenin, temsil edilememesi" hakikatıdır. Anlattık, okuttuk, okuduk, okuyanlara vesile olduk. Lâkin anlattıklarımızı yaşamadık, davamızda samimi olamadık, gösterişe meylettik. Rıza-i bariden uzaklaştık. Bedene önem verdik, ruhu önemsemedik. Ruhsuz bedenin hali ortada...
44 - İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitab (Tevrat)ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız? (Bakara Süresi)
Ey İnsan!!! Silkelen ve özüne dön. Yoksa sonu hüsran olur. Selâm ve Dua ile....
10.11.2024