Israrla girmek istemediğim bir konu...
Bunun için, açıktan girmeden, üstü kapalı yüzlerce yazı yazdım.
Fakat tasavvuf ve tarikat ehillerinin büyük çoğunluğu, genellikle okumadıkları veya okusalar bile sadece kendi kitaplarını okudukları için...
Bu konulara açıktan girmedim...
Şimdi bazı konulara, elbet kendi açımdan, kendi anlayışımla, kendi idrakimle açıklık getirmek için, girmem gerekliliğini hissettim.
Ben tasavvufun en güzel ahlaki terbiye metodu olduğuna inanıyorum.
Tarikatların da bu metodu uygulama ekolleri olduğunu kabul ediyorum.
Nasıl ki, O Güzel Nebinin sözlerinin mihengi Kur'an ise...
Tasavvuf ve Tarikat ehillerinin de sözlerinin ve davranışlarının mihenginin Kur'an ve Sünnet olması gerektiğini biliyorum.
Eğer...
Tasavvuf ve Tarikat ehillerinin sözleri ve davranışları Kur'an ve Sünnete uyuyorsa başım gözüm üzeredir.
Değilse, babamın oğlu olsa onlara kapımı da, kafamı da, gönlümü de açmam...
Anlatabildim mi?
*****
Ben sizleri anlamıyorum
Sizler de beni anlamıyorsunuz.
O zaman beraberliğimizin bir anlamı yok.
Size sadece şunu soracağım:
Kaç tarikat, kaç şeyh var demeyeceğim.
Söyler misiniz, kaç Gavs var, kaç kutup var, kaç kutb'ul aktap var?
Niye Fatih Altaylı bu işlere karışıyor, hiç düşündünüz mü?
Çünkü biz, kendi meselemizi Ali Kalkancı gibi tipler ortaya çıkıncaya kadar konuşmadığımız için.
Rabinoğlu Fetullah on birlerce mümini yoldan çıkarıncaya kadar sustuğumuz için.
Bakın bakalım, tarikat ehilleri kendi şeyhleriyle ilgili neler diyorlar?
Korkmayın!
Yapı sağlamsa değil Fatih Altaylı, cümle namertler gelse bir şey yapamaz.
Ya çürükse mi diyorsunuz?
Zaten çürük olanların temizlenmesini istemiyor muyuz?
*****
Tarikatları, usul ve esas bakımından kontrol etmek, devletin görevi değildir, kanımca.
Bu akademili ve medreseli ilim ve tasavvuf ehlinin görevidir. Devletin görevi ise, hangi kuruluş olursa olsun, gelir giderinin şeffaf olmasını sağlamaktır.
Bu çok önemli.
Bugün bile Rabinoğlu Fetullah'ın haşhaşilerinin milletten ve devletten ne kadar götürdüğünü bilmiyoruz.
Ve devasa bir yapı oluncaya kadar seyirci kalmışız.
Öyle ki, devletin valileri bile fakir fukaraya verilmesi gereken paraları Rabinoğluna aktarmışlar.
Bazı araştırma kuruluşlarından aktarılan paraları ise hiç bilmiyoruz.
O kadar örneği çok ki...
*****
"Benim kazancımı ve harcamamı sorma hakkına sahipsiniz"
Ağabeylik döneminde, sohbetime katılan gençlere derdim bu sözü.
Evet, Müslüman dost bildiklerine, kazancını ve harcamasını sorma hakkına sahiptir.
Öyle ya!
Ya haramdan kazanıyorsa!
Ya helal kazancını harama ve israfa harcıyorsa!
Dost olmanın gereği budur.
Bunun için Abdullah bin Mesut:
"Önce üstündeki cübbenin hesabını ver, sonra konuş Ya Ömer" dedi.
Hesabı alınca da şöyle dedi:
"Sözüm senden şüphe ettiğim için değildi; Müslümanların gönlüne düşebilecek olan şüpheyi gidermek içindi."