SÖZÜN GÜCÜ MÜ? GÜCÜN SÖZÜ MÜ?

Mustafa Cemal TOMAR

SÖZÜN GÜCÜ MÜ? GÜCÜN SÖZÜ MÜ?

Sosyal medyada bazı paylaşımlara bakarken, konu başlığı yaptığım söz dikkatimi çekmişti. Bu söz bir konu başlığı olur diye düşündüm. Konu başlığı yaptım ve bu sözden neler anladığımı aktarmaya çalışacağım.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, hakkı üstün tutan yönetim modellerinde esas olan "sözün gücü" dür. Kuvveti üstün tutan yönetim modellerinde ise güçlü olanın sözü muteberdir.

Birleşmiş Milletlere, Nato'ya, Avrupa Birliği'ne üye olan ülkeler var. Bu Uluslararası örgütlere üye olan ülkelere bakıldığında hep güçlü olan ülkelerin dediği itibare alınıyor.

Uluslararası piyasalarda gücün nispetinde yer buluyorsun. Ürettiğin ürün dünyada çok kaliteli de olsa güçlülerden referans almadan malını dünya piyasasında pazarlayamıyorsun.

Bizler bu yapılanmayı içselleşdirdik. Bizlerin aleyhinde kurgulanan bir sistem olduğunu bildiğimiz halde haklının yanında değil, güçlünün yanında yer almaktayız.

BM'e üye olan 193 ülke vardır. ABD, Rusya, Çin, Fransa, Birleşik Krallık BM'e daimi üye olan ülkeler olup veto hakları vardır. Bunun bir başka anlamı gücünün sözü anlamına gelmez mi? Şeytan düzenlerinde hak ölçüsü yoktur. Kim güçlüyse o haklıdır anlayışı vardır. Dünyada da bu böyledir, bizde de böyledir. "Arkan varsa iş görürsün. Benim kim olduğumu biliyor musun? Sen de kim oluyorsun? Dayın varsa mesele kalmamıştır. Onun büyük yerden referansı vardır. Torpil ve adam kayırmacılık...gibi kurulan cümleler kuvveti üstün tutan cümlelerdir. Ne yazık ki böyle düzenler beraberinde zulmü getiriyor. Bazen vicdanımız el vermezse bile böyle anlayışların yanında yer almak durumunda kalıyoruz. Gücü üstün tutan sistemlerin temelinde zulüm vardır. Bugün dünyanın çeşitli yerlerinde açlıktan ölen binlerce insan varsa, hapishanelerde yatan milyonlarca günahsız insan mevcutsa, adil milli gelir dağılımı yoksa, kurulan köle düzeni hayat buluyorsa, dünyada mazlumlara adalet yoksa, dokuz kişiye bir pul, bir kişiye dokuz pul veriliyorsa, üretim yerine üç kağıt oyunu (borsa, döviz, faiz) ile birileri zengin oluyorsa, mazlumlar suçlu zalimler suçsuz ilan ediliyorsa böyle bir düzende güçlünün sözü egemendir, sözün gücü ve değeri yoktur demektir.

Ben burada yaptığım açıklamalar kulun kula karşı tutumu ve davranışlardır. Genel anlamda her zaman hak söz netice itibarıyla batıl sözün üzerindedir. İlâhi kelimetullahın üzerinde söz yoktur. Her daim galip olan Allah Teâlâ'dır. Kur'an'ı Kerim baştan sona kadar Allah Teâlâ'nın kelâmıdır. Allah Teâlâ'nın sözü kulları üzerindeki tesiri büyüktür. Kendilerini güçlü kabul eden müşrikler ilahi kelâmı sözle tesirsiz hale getiremediklerinden başka yollara baş vurdular. Kur'an'ın okunmasını yasaklama, gürültü çıkarma, şiirler yazma, casusluk politikasını devreye sokma ve nihayetinde peygamberimiz sav ve ona inanan müslümanları göç ettirmeye kadar zorladılar. Sonuç itibarıylâ Allah Teâlâ 'nın sözü galip gelmiştir.

Beşer yolunu şaşırınca batıl hak üzerine galip gelmesi muhakkaktır. Günümüzde olduğu gibi. Batıl düzenini kurmuş yoluna devam etmektedir. Dünyayı müslümanlara zindan etmişlerdir. Son 20 yılda müslüman ülkelerde 20 milyondan fazla müslüman kanı akmıştır. Akmaya da devam etmektedir. Çünkü batıl elinde bulundurduğu ekonomik ve askeri gücü kullanarak müslümanları sömürüyor.

Ülkemizin uygulamalarına gelirsek burada da otoritenin dediği oluyor. Halk sandık başına gidiyor ama genellikle güçlüden yana oyunu kullanıyor. Halbuki hak yalnız da olsa, yetim de olsa haktan yana, zulmün karşısında durmak gerekir. Biz bu prensibe uymuyoruz, ondan sonra da olanlar oluyor. Yani halkın dediğinden ziyade güçlünün sözü muteber oluyor.

Şimdi, söylenen sözün kimin söylediğine bakılır. Söyleyen kişi halktan birisi ise es geçilir, otoriteden birisiyse itibare alınır. Halbuki söz kimden gelirse gelsin itibare alınır, hakikat olsun tek.

" Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:

Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek". diyerek M.Alif Ersoy konuyu güzel özetlemiştir.

Otoriter yapının özelliklerinden birisi de hakkı haykıranların önünü kesmek, dinlememek, konuşmalarına izin vermemektir. Günümüzde bu teze verilecek örnek çoktur. Kur'an vahyi indirilmeye başladığı sıralarda Mekke müşrikleri Kur'an sözü karşısında mağlûp olduklarında Fussilet Suresi 26. Ayet-i Kerime inmişti. Cenab-ı Hak; 26﴿ İnkârcılar dediler ki: “Bu Kur’an’a kulak vermeyin, okunurken gürültü çıkarın, belki bastırırsınız.” Buyurmaktadır. Dediğim gibi bugün de hakkını arayanlara karşı, hakkı dillendirenlere karşı benzer uygulamalar yapılmaktadır.

"Zenginin fıkrası daima komiktir." Sözü vardır. Zenginin anlattığı fıkrada hiç bir halt yoksa da gülmelisin, efendini üzmemelisin. Yoksa başına geleceğini bilirsin. Fakirin fıkrası çok komik olsa da es geçeceksin. Zenginlik günümüzde bir güç göstergesidir. O yüzden zenginler zenginliğe nasıl eriştiğine bakılmaksızın itibar görürler.

O yüzden sözün gücü değil de gücün sözü geçerlidir günümüzde diyorum. Bilmem bu konuda sizin görüşünüz nedir? Selâm ve Dua ile...

31.05.2024

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.