Vefa, ayrı bir şeydir, ama siyaset arenasında ‘vefa'nın, İstanbul’daki Vefa semti olduğunu düşünmeyin.
Meclis kürsüsünden, kendisine ‘adam’ diyen bir vekile, 'Bana adam diyemezsin' diyen vekile nasıl hitap etmek gerek?
Ne garip! Aklımın erdiği 1960 yılından beri ‘bu düzen değişsin’ diyenler şimdi ‘değişmesin’ diyorlar... Garip değil mi?
Merak etmiyor değilim; acaba yaklaşık yarım asırlık süreç içinde FETÖ ile ilişkisi şu veya bu şekilde olmayan siyasetçi sayısı yüzde kaçtır?
Vay arkadaş vay... Vay ki ne vay... Çuvalın içindekiler yürütülüyor, çuval boşalıyor, ama çuvalı bekleyen zat, ip zayi olmasın diye mücadele veriyor... Üzerimi örtün ki ölem...
Sanki herkesin siyasi görüşü aynı olmak zorundaymış gibi, siyasi görüş farklılıkları, kadim adaşlıkları bitiriyorsa, 'eski' arkadaşlıkların bir daha üzerinde düşünülmesi gerekir...
Neredeyse 100 yıldır ‘sandık çaredir’ diyenler, özellikle politikacılar, son yıllarda niye 'kıvırtıyorlar'? Şimdiye kadar hep YALAN mı söylediler bize? Hâlbuki ne güzel inanmıştık...
Aklıma geldi de sorayım istedim: Masanın bu tarafında iken DOĞRU iş ve eylemlere taraftar olanlar, masanın öteki tarafına geçince, yani politika arenasında yer alınca, niye yamulup YANLIŞ iş ve eylemler yaparlar?
Farkında mısınız bilmiyorum: Son 15 yıldır, süreç içinde ilerleyerek, ‘Tayyib'i sevmeyenler dini" (AKPARTİ değil) doğdu ve doğuş büyük ölçüde tamamlandı... Vatana, millete, insanlığa ve kâinata hayırlı ve uğurlu olsun!
Bir zamanlar ülkemde, ABD emperyalizmine "Go Home – Defol, Evine Git!" diyenler var ya... Şimdi tam tersini söylüyorlar... ABD ile birlikte tüm Batıya çağrıda bulunup "gelin, gelin, gelin... Kurtarın bizi bu ReTeE'den" diye feryat ediyorlar...
Dış siyasetin dini, imanı, ahlâkı ve prensibi yoktur. Var olan tek şey menfaattir. Bugün 'iyi' dediğinize, yarın 'kötü' diyebilirsiniz. Bugün candan 'dost olan, yarın en acımasız bir 'düşman' olabilir. Harp hiledir ve ülkelerarasında dünya kurulduğundan beri aslında harp vardır.
Ne garip! Ülkemde bazı insanlar vardır ki; hiç çözüm teklifi sunmazlar, ama her şeyi, ama her şeyi eleştirirler... Bir şeye siz 'iyi' dersiniz, o muhakkak 'kötü' der; aynı şeye siz, 'kötü' deseniz, o karşı çıkar ve 'iyi' der... Demek ki bunların genetik kodları sadece itiraz üzerine inşa edilmiştir...
Bir arkadaşım bir zamanlar şöyle bir görüş belirtmişti: Politika dünyasında aklın, güzel ahlakın, erdemli davranışların, vefanın ve duyguların yeri yoktur, sadece rasyonellik vardır yani çıkarların çatışması, güçlü olanın haklı olduğu, hak ve adaletin eşitliğe göre dağıtıldığı zulüm mekanizmasıdır.
Şimdi bir soru sorayım da aklınız karışsın: 58. Hükümette (AK Parti) görev yapan hangi bakanın, zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e gönderdiği hiç bir kararname geri dönmedi? Hemen onaylandı? O kabinedeki bazı bakanların hiç bir kararnamesi onaylanmadı da... İşini çok iyi yapan bu bakanımız kimdi... Ben bilmem de... Belki bir bilen çıkar diye soruyorum...
Var ya... Bir zamanlar Ankara'da bir Doçentlik jürisinde görevliydim. Jüri üyelerinden biri YÖK'e Sin Kaflı küfürler ediyordu. Bir süre sonra baktım, YÖK onu bir fakülte'ye DEKAN yapmış... Hani derler ya, ‘Deve dikeni sever…’Acaba diyorum; aynı uygulama günümüzde de devam ediyor mu? Galiz bir şekilde küfrede küfrede, küfredenler bir yerlere terfi ettirmeler hâlâ devam ediyor mu? Bilmiyorum da... Aklıma geldiği için ifade ettim... Siyaset işte böyle bir şey olsa gerek…
Geçtiğimiz günlerde sosyal paylaşım sitelerinden Facebook hesabımda şöyle bir soru sormuştum: 15 Temmuz gecesi gösterdiği olağanüstü çaba ile ilgi odağı olan Sakarya Valisi, merkeze alındı; ama onu öve öve bitiremeyen Sakarya Bürokrasisi ve Basını neden sesini çıkarmayıp, atamayı görmezlikten geliyor? Gitmesini kimler sağladı? Bunda kimlerin katkısı var? Fikri olan var mı? Bu soru üzerine birileri şöyle bir yorum yapmış: Onu 15 Temmuz gecesi Viyana’da olanlara, isyanı oradan takip edenlere ve bazı yerel siyasetçilere sor! En iyisini onlar bilir.
Şimdi sorayım:
Siyaset mi Politika mı?