İmamoğlu'na oy verme arzusuyla yanıp kavrulan bir kitle var.
Hiç bir şey onları bu yoldan alıkoyamaz.
Ne İmamoğlu'nun rakibiyle çıkacağı tartışma programı öncesi moderatörle gizlice buluşması ve bunun öncesinde rakibine 'soruları görmek istemiş!' diye iftira atması ne de bu buluşmayı akıl almaz söylemlerle önemsiz gibi göstermeye çalışması.
Ne VIP kapılarını omuzlaması, ne de valiye hakaret etmesi ve de her şey kamera kayıtlarında belli iken bunu inkar etmesi.
Ne Beylikdüzü Belediyesi'nin parasını çar çur etmiş olması ne de buna rağmen yalan belgelerle İBB de yolsuzluk ve usulsüzlükler olduğu iddiası ile bunları ortadan kaldıracağından söz etmesi.
Ne de hakkında Sayıştay tarafından açılmış yolsuzluk davasının sürüyor olması.
Ne sahip olduğu büyük mal varlığına rağmen yoksulluk edebiyatı yapıyor olması.
Ne kamu malı üzerine villalar inşa ederek bunları satması ne de bu villalardan alan yurttaşların hakkında 'nitelikli dolandırıcılıktan' dava açmış olması.
Ne birinin talimatıyla mı yoksa kendi kafasından mı yaptığı belli olmayan bir şekilde yasa dışı olarak belediyedeki verileri kopyalatmış olması.
Ne olağanüstü soğukkanlılık ve pişkinlikle yalanlar söylüyor olması.
Ne de 31 Martta Binali beyin oylarının onun lehine çalınmış olması.
Hiç bir şey, ama hiç bir şey onların bu İmamoğlu'na oy verme arzusunu dindiremez.
CHP liler, İYİ partililer, HDP liler, kendine solcu diyenler, ve de bilcümle Erdoğan karşıtlığı ile bilenmiş olanlar; sırf 'demokrasi' uğruna 'tıpış tıpış' gidip oy verecekler.
Bütün her şeyi sineye çekerek, içlerine sindirerek, bütün defolarına birer kılıf uydurup vicdanlarını rahatlatarak.