Şairler, toplumdaki insanlardan farklı varlıklardır. İnançlı-inançsız her şair öncelikle kendi içine, ruhunun derinliklerine dalar. Kendinin her zerresini didik didik eder.
Kendi iç yolculuğunda ayrıştırdığı her şey ayrı ayrı dış dünyaya yönelir, dünyayı bu terazide tartar.
O nedenledir ki şairler dış dünyayla, diğer insanlarla uzun süreli, sıradan ilişkiler sürdüremezler.
İki şairin bir araya gelmesi, yüzlerce insanın aynı anda bir araneya toplanması gibidir. Bu durumda kakafoni kaçınılmaz olur ve ilişki ahengi ortadan kalkar. Binlerce duygu ve düşünce o arenaya doluşur ve sözler sesler arasında kendi köşkünü arar.
Şairlerin sözleri yumuşak değildir. En yumuşak söz bile bir başka şairin kalbinde okkalı bir söze dönüşür. Bu nedenle kırılgandırlar. Kolay kırar, kolay kırılırlar. Ruh dünyalarında dönüp duran kelimeler birbirleriyle yarışır ve bu durum gizli bir rekabet oluşturur.
Şairler ile şairimsileri ayırt etmek ustalık işidir. Şairimsiler kıskanç olurlar. Şairler ise ruhlarının derinliklerini ayrıştırma sonucu ortaya çıkanları birbiriyle yarıştırırlar.
Şairler bu dünyanın sırrını çözmeye yarayan ayrık otlarıdırlar. Sırlanmış kelimeleri ortaya çıktıkça ürkütücülükleri artar. O nedenledir ki, şairler ölümleriyle daha çok sevilir olurlar.
Başka dünyalardan olsalar da benzeştiği örneklerleri de şairlerin kaderini yaşarlar. Ölümleriyle dünyaya tasarrufları artar..