SAHUR PROĞRAMLARINDAN ENSTANTANELER
Sahur yaptıktan hemen sonra TV kanallarını taradım. TV 7 'de proğram yapan Prof. Dr. Mustafa KARATAŞ'tı. Yıllarca bu hoca bu kanalda proğram yapar. Herkes tanır, başka hoca yokmuş gibi yıllarca makamında oturuyor. Ne ise orayı geçtim.
Hocaya canlı yayında telefonda adamın biri soru sorar. 34 sene önce ağabeyisine 15 bin lira para vermiş. Geçen sene 17.500 lira para almış. Bu alış-verişin hükmünü nedir?
Hoca efendinin verdiği cevap, "34 sene önce verdiğin parayı bir değere aranızda bağlamadığınız için gene aynı parayı almalısın. 2.500 lira fazla almışsın, 2.500 lirayı geri iade etmelisin, değilse faiz yerine geçer" diyor.
1990 yılındaki rakamlara göre 15 milyon para verdiği anlaşılıyor. Soru içerisinde "servetini satsan veremezsiniz" ibaresi" geçiyordu. Ben de öğretmenliğe o zaman başlamıştım. 1.000.000 ( bir milyon) lira maaş alıyordum. Maaşa endekslersek 15 maaş para eder. Bugünün karşılığı en az 600 bin lira eder.
Prof. Dr.un soruya verdiği cevaba bakar mısınız? Ö dönemi incelemeden, taramadan, paranın alım gücüne bakmadan, kıyaslamadan, sadece " herhangi bir değere endeksleme " yapmadınız diyerek aynı parayı alacaksın, bir lira fazla alırsan faizdir demesi baştan aşağı yanlış bir fetvadır. Çok yazık! Böyle kafalarla bu din maalesef büyük zarar görüyor.
Burada verilen bu fetva hep kandırandan, aldatandan, sözünde durmayandan, üç kağıtçıdan, dolandırıcıdan yana oluyor. Alınan maslahat "kendi cinsinden aynı miktar" cümlesi neye göre, hangi şartlarda söylenmiş, o dönemde enflayon var mıydı, bu konular araştırılmadan günümüzdeki şartları göz önüne almadan eski şaplonları önümüze koyarak, işte şeriatın hükmü budur demek, en hafif tabirle şeriata iftira etmektir.
Diğer kanala baktığımda konu "gıybetti". Bir başka açıdan gıybet konusu işleniyordu. Proğramın konuğu Dr. Senai Demirci idi. Bu zat esas mesleği pratisyen doktorluktur. Buna rağmen şiire, edebiyata, dini konulara çok giriyor, enteresan görüşleri vardır. Konulara farklı açıdan bakabiliyor, fikir ve görüşleriyle bazen ezber de bozuyor. Bu yönüyle ilgimi çeken bir mütefekkirdir.
Proğramda konuştukları konu gıybet konusuydu demiştim. Hucurat Suresi'nin 12. Ayet-i Kerim'inde Cenab-ı Hak;
12 - Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. Buyurmaktadır.
Ayette geçen "ölü kardeşinizin etini yeme" konusuna Dr. Demirci şöyle açıklık getirdi. Gıybet ettiğin din kardeşin, yanında ölü gibi olduğunu düşün. Gıybetini yaptıkça dönüp size hiç müdahale edememektedir, diğer bir ifade ile sizin gıyabınızda olan birinin aleyhinde konuşurken öznenizdeki kişi savunmasızdır. Yoktur, yok hükmündedir. Onun aleyhine konuştukça sanki savunmasız olan bedenden bir organ koparmış gibi oluyorsunuz. Gıymetin ne derece vahim ve ağır bir günah olduğunu Cenab-ı Hak vurgulamak için böyle benzetmeler yapıyor şeklinde yorum yapmıştır. Ben şahsen bu yorumu doğru buluyorum.
Diğer bir kanala baktığımda " salât ve selâm" mın sözyleyiş tarzları konu edinmiş, peygamber sevgisini anlatan ilâhilerden pasajlarlar üzerinde konuşuluyordu. Bir diğer kanalda "setr" günahları örtme konusu edinmişti. Peygamber sevgisi, ilâhi okuyarak, sözlü olarak salât -selâm okuyarak ifade edilmez. Tek cümle ile Peygamberimiz sav 'in sünnetine sarılarak ona karşı olan sevgi ortaya konulabilir. Gerisi kolaya, gösterişe, şekilciliğe kaçmak olur ki, çok tehlikelidir.
Ramazan boyunca buna benzer konular işlenip duruluyor. Lâkin bu konular işlendikçe ve konuşuldukça sanki fayda yerine zarar getiriyor. Nasıl mı?
Hırsızlık- arsızkık, adam kayırma, aile boşanmaları, ahlâksızlıklar, adaletsizlik, gıybet, iftira-yalan-dolan, gurur-kibir, zengin-fakir ayırımı, dünya gevgisi, hayasızlık, kul hakkı yeme, üç kağıt oyunları ile para kazanma (döviz-borsa- faiz)... artıyor. Hocalar konuştukça, bu konuları vaaz ettikçe yukarıda saydığım hususlar azalması gerekirken nedense artıyor. İstatistikler öyle diyor.
Bir yerde bir hata var. O hatayı bulup düzeltmedikçe süreç aynı minval üzere devam edecektir. Bütün ibreler menfi yönde ilerleyecektir. Güzel bir sözle sözlerimi noktalamak isterim.
İnsanlar, aynı açıdan değil, aynı acıdan bakınca birbirini anlarlar. Selâm ve dua ile...
17.03.2024