Kıymetli dostlarım, malûmunuz olduğu üzere, RUSYA liderliğindeki SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) 1990'da çökünce, UKRAYNA da istiklâlini ilân etti. Bu ülkenin yüzölçümü 603.500 Km2, nüfusu da 41 Milyon olarak tâhmin ediliyor.
UKRAYNA 1990'da istiklâlini ilan etti amma, sosyal ve siyâsî problemler sebebiyle bir türlü istikrâra kavuşamadı. Haritaya bakıldığı zaman görüleceği üzere, bu ülke son derece kıymetli bir stratejik coğrafya üzerindedir. Hem zengin maden, kömür, petrol ve doğalgaz rezervlerine, hem de topraklarının % 55'ine tekabül eden tarım arazisine sâhiptir. Fakat, bu zenginliklerinden kâfi derecede istifâde edememektedir. Hatta petrolünü ve doğalgazını bile RUSYA'dan satınalmaktadır.
UKRAYNA üzerinde RUSYA ile Batı Kampı (ABD, AB ve İngiltere) arasındaki "nüfûz mücâdelesi" neredeyse 20 senedir devam etmektedir. RUSYA, UKRAYNA'nın bir "Batı Kampı Üyesi" - hele hele, NATO Üyesi - olmasını asla istememektedir.
RUSYA'yı bu konuda şâhsen haklı görüyorum. RUSYA'nın yanıbaşında bulunan ve "Baltık Ülkeleri" diye bilinen Estonya, Letonya, Litvanya NATO üyesidir.. Onların hemen güneyinde Polonya ve daha güneyde Romanya da NATO üyesidir.
İskandinav ülkeleri olan Finlandiya ve İsveç te, NATO Üyeliği planları yapmaktalar.
ABD uzun zamandır bu ülkelerdeki (bilhassa Polonya ve Romanya'da) askerî varlığını kuvvetlendiriyor. ABD'nin, NATO kisvesi altındaki bu "yığınaklanması", aslında onların ileri sürdükleri gibi "Rus tehdidi" ile izâh edilemeyecek kadar büyük. Binâenaleyh, ABD'nin domine ettiği ve İngiltere ile Fransa'nın da destekledikleri - İspanya, İtalya, Hollanda, Danimarka da destekliyorlar amma, bunlarınki "masa hâricinde kalmayalım" endişesinden kaynaklanıyor ; ya Karadeniz'e veya Baltık Denizi'ne birer savaş gemisi ve/veya birkaç savaş uçağı göndermekten ibâret - bu kara-deniz-hava yığınaklanmasının hedeflerinden birisinin de - muhtemelen, birincisinin - TÜRKİYE olduğu kanaatindeyim.
Yığınaklanma, sadece o coğrafya ile mahdut değil ; ABD'nin, Bulgaristan'da da ciddî bir yığınağı var.
Yunanistan'ın ise neredeyse bütün hava ve deniz limanları, ABD'nin üssüne dönüşmüş vaziyette.. "Tatbikat" bahânesi ile bir senedir Yunanistan'a taşınan binlerce zırhlı araç, tank, top, hava savunma ve taktik füze sistemleri, yüzlerce helikopter ve onbinlerce ton muhtelif ekipman, Yunanistan, Girit ve hatta GKRY'de konuşlandırılmış vaziyette. Keza, normalde vazife sahası Güney Asya ve Hint Okyanus'u ve 5. Filo'nun da bir unsuru olan H.Truman uçak gemisi ile onun refâkatindeki 5 savaş gemisinin, Doğu Akdeniz'e konuşlandırılmış olması da dikkatlerden kaçmıyor.
Aynı şekilde, ABD'nin Orta Doğu'da bulunan bütün kara-hava-deniz üslerindeki asker uçak, savaş gemisi ve ekipman miktârını, son 7 sene içinde en az 3 kat artırdığına dâir haberler geliyor.
Şimdi bütün bu hazırlıklar muvâcehesinde resme baktığımızda, "hedef ülke"nin TÜRKİYE olduğu apaçık görülüyor.
Evet, ortada bir Rusya-Ukrayna gerilimi de var ; ve bunun sadece bir "gerilim" olarak kalmasını istemeyen, bir an önce "sıcak çatışmaya" dönüşmesini arzu eden, hatta bunu teşvik ve tâhrik eden bir "Batı Kampı" var.
Batı Kampı, bu çatışmayı başlatabilir ise, bir taş ile birçok kuşu birden vurmuş olacak. Bu "kuşlar"ın hangileri olduğunu, sadece Hükümetimiz değil, öyle inanıyorum ki insanlarımızın çoğu da görüyorlar. Bu hususta parti ayrımı yapmıyorum ; zirâ "millî meselelerde" (15 Temmuz, Doğu Akdeniz'deki haklarımız, Ayasofya'nın yeniden câmi olarak ibâdete açılması, 540 Milyar metreküp doğalgazın keşfi, Coronavirüs'e karşı Hükümetimiz'in aldığı tedbirler, PKK'ya karşı içerde ve dışarda yapılan harekâtlar, Savunma Sanayimizde yaşanan güzel gelişmeler...ilâ âhiri) çok ciddi sayıda CHP'li, İP'li, HDP'li, SP'li vatandaşımızın da "yerli ve millî tavır aldıklarını" büyük bir sevinç ve mutlulukla görüyoruz. (MHP ve BBP'yi burada ayrıca zikretmiyorum, zirâ bu partilere mensup vatandaşlarımız "muhalefet" sayılmazlar.) Zaten bu konularda yapılan anketlerde, vatandaşlarımızın % 65-95 arasında müsbet (olumlu) görüş beyan ettikleri ortaya çıkıyor.
Evet, o kuş'lardan birisi, RUSYA ile UKRAYNA'yı kapıştırmak ise, bir digeri de, RUSYA ile TÜRKİYE'yi karşı karşıya getirmektir. Bölgede, uzun sürmesini arzu ettikleri bir "yıpratma savaşı" çıkaracaklar, hangi taraf zayıf kalıyor ise, o tarafa yardım edecekler... Aynen 1980-88 arasında cereyân eden İRAN-IRAK Savaşında yaptıkları gibi...
Savaşanlar bitâb düşünce de, kuzgunlar gibi saldıracaklar ve bütün bu coğrafyayı, gayet mâliyetsiz ve zahmetsiz bir şekilde elegeçirecekler ! Onların hesapları bu !...
Şimdi buradaki "oyunculardan" Ukrayna lideri Vladimir Zelenski, muhtemelen siyâsî ve askerî târih müktesebâtının ve siyâsî ve diplomatik tecrübesinin bulunmaması sebebiyle, oyunu, tam da Batılılar'ın arzu ettikleri gibi oynuyor, maalesef.. Filmin sonunda kendisinin de sahne dışına atılacağını göremiyor !...
TÜRKİYE Lideri Cumhurbaşkanımız Recep Tâyyip Erdoğan ve RUSYA lideri Vladimir Putin, "büyük resmi" tam ve net olarak görüyorlar.
Batılılar'ın bütün tâhrik ve kışkırtmalarına râğmen, RUSYA herhangibir taarruzî harekât ve hareket başlatmıyor. Esâsen başlatmasına da ihtiyâcı yok, zirâ onlar işi ta 2014'te bitirdiler zaten.. 26.500 Km2'ye tekabül eden Donbas Bölgesi ile 26.200 Km2'ye tekabül eden Kırım'ı elde etmiş vaziyetteler.
Donbas Bölgesi, UKRAYNA için olduğu kadar, RUSYA için de "hayatî ehemmiyeti hâiz" bir bölge.. SSCB Döneminde uçak ve helikopterlerin motorları da dâhil, çok mühim aksamları, bu bölgedeki fabrikalarda imâl ediliyordu. Binâenaleyh RUSYA'nın bu fabrikalara şiddetle ihtiyâcı var.
Bölge elbette UKRAYNA için de çok kıymetli ; çünkü çok ciddî demir ve kömür rezervleri olan bu sanayi bölgesi, bu ülkenin de âdetâ ekonomik can damarı mesâbesinde.
Keza Kırım, RUSYA için yine çok mühim ; orada bulunmakla, Azak Denizi'ni Rus Donanması için emniyetli bir bölge haline getiriyorlar.
UKRAYNA Devlet Başkanı V.Zelenski, ülkesini NATO üyesi yapacağını söylüyor ve onun bu sözleri, Ruslar'ı son derece rahatsız ediyor.
V.Zelenski şunu bilmeli : UKRAYNA'yı Batı Kampı'na yaslama ve NATO üyeliği iddiâsı ve gayreti devam ettiği müddetçe, Donbas'ı da, Kırım'ı da kurtaramaz ve geri kazanamaz !...
Kanaatimce Cumhurbaşkanımız Recep Tâyyip Erdoğan, bu konuda tarafları tâtmin edecek "orta yol"u bulacak ve onları "anlaşmaya" iknâ edecektir inşallah.
Böyle müstakbel bir anlaşmanın maddelerinin şunlar olabileceğini tâhmin ediyorum :
1. Donbas Bölgesi UKRAYNA'nındır, ancak içişlerinde özerk bir yönetimi olacaktır. RUSYA, bölgedeki ağır sanayi tesislerinden, hiçbir tâhdide (sınırlamaya) tâbi tutulmadan, ancak UKRAYNA'nın da hukukî haklarını ihlâl etmeden, beynelmilel ticâret kaideleri muvâcehesinde faydalanmaya devam edecektir.
2. Kırım, Kırım Tatarları'na âit bir özerk bölgedir ; dış işlerinde ve savunmasında UKRAYNA'ya bağlıdır ve bu statüsü TÜRKİYE, UKRAYNA ve RUSYA tarafından kabul ve teyid edilir. Karadeniz'den gelip Kerç Boğazı'ndan Azak Denizi'ne girmek isteyen ve ticârî olmayan bütün gemiler ve denizaltılar için, TÜRKİYE, UKRAYNA ve RUSYA berâber onay vereceklerdir. Taraflardan birinin tâsdik etmediği bir geçiş, gerçekleşmeyecektir. Keza, Azak Denizi içindeki limanlarda gemi ve gümrük kontrolleri, UKRAYNA ve RUSYA'nın beraberce teşkil edecekleri komisyonlarca yapılacaktır.
3. UKRAYNA, NATO Üyeliği hedefinden vazgeçecek ve topraklarında ve denizlerinde NATO veya başka hiçbir ülkenin üs tesisine izin vermeyecek ve mevcut yabancı askerleri de geri gönderecektir.
4. UKRAYNA ile RUSYA arasında bir "saldırmazlık andlaşması" imzalanacak ve bu andlaşmanın garantörü TÜRKİYE olacaktır. Bu andlaşmanın imzalanmasından itibâren 60 gün içinde RUSYA, bütün kara ve hava üslerini, UKRAYNA hudutlarından 500 Km geriye çekecektir.
5. RUSYA Kırım'da 2 Hava, 2 Kara ve 2 Deniz üssü tesis edecek ve bu üsler için UKRAYNA'ya kira ödeyecektir.
5. İlişkilerin normalleşmesi ve iki tarafın da ekonomik menfaatlerinin icâbı olarak, ekonomik ve ticârî işbirliği anlaşmaları imzalanacak, bu anlaşmalara TÜRKİYE de taraf olacak ve bölgenin ekonomik ve ticârî potansiyeli ayağa kaldırılarak, insanların birarada barış ve huzur içinde yaşamalarının önü açılacaktır.
6. Taraflar bilâhâre, "Savunma İşbirliği"nin kendilerine sağlayacağı faydaları dikkate alarak bu konuda ayrıca bir anlaşmanın zemin çalışmasını yapacaklardır.
7. Bu andlaşmanın müddeti 49 sene olacaktır. Müddetin hitâmına 6 ay kala taraflardan biri fesih talebinde bulunmadığı takdirde, 5 sene uzayacaktır.
.........
Kıymetli dostlarım, yazı gene çok uzadı, hakkınızı helâl ediniz. Fakat bazı mevzûlarda kısaltma yapmak münâsip olmuyor. Çok kısalttığımız zaman, meselenin hakkını vermemiş oluyoruz. Aslında şu anda bile kendimi, bu meselenin hakkını vermiş olarak görmüyorum. Çünkü bu yazıyı birkaç gündür kurgularken, yazmayı düşündüğüm birçok şeyden imtinâ ettim. Meselâ UKRAYNA'nın TÜRKİYE için hem ekonomik, hem ticârî, hem siyâsî ve hem de askerî kıymet ve ehemmiyetinden bâhsedecektim. Meselâ Vahşî Batı Kampı'nın, NATO'yu RUSYA'ya karşı kullanmasını bloke etmemiz gerektiğini yazacaktım. Meselâ bilhassa ABD ve İngiltere'den bu konuda yapılan riyâkâr ve samimiyetsiz ve hatta, RUSYA'yı tehdit ve tâhrik eden açıklamalara misâller verecektim. Bunları da buraya derc'etseydim, bu yazı çok daha uzayacak ve iyice "okunmaz" hale gelecekti. Gene de, buraya kadar sabrederek okuyanlara hürmetlerimi ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Selâm ve dua ile.